Page 318 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 318
6.7 Mesleki Yargısal Literatür 299
Doktrin, rasyonelliği amaçladığı için önemli bir rol oynar. Hukuk öğretilerinde yü-
rürlükteki hukuku sistematik hâle getirmenin ve yorumlamanın temel amacı, hukuku
genel gerekçelerle desteklenen, yüksek düzeyde tutarlı bir sistem olarak sunmaktır (kar-
şılaştırma için: yukarıdaki bölüm 3.2 ve 4.1). Doktrinin hukuki muhakemedeki yardımcı
araç rolünü inkâr etmek rasyonelliği reddetmekle aynı şey olacaktır.
Doktrin, aynı zamanda hukukun önemli bir kaynağını oluşturmaktadır. Başka bir de-
yişle, hukuki yazımda geliştirilen tezler yalnızca ileri sürülen nedenlerin niteliğinden
dolayı değil, aynı zamanda hukuk yazarlarının sahip olduğu otoriter konumdan dolayı
da dikkate alınırlar. Bir doktora tezinin, bu tezin yazarı bir hukuk profesörü olur olmaz
daha fazla otorite kazandığı iyi bilinen bir görüngüdür. Bu elbette hukukun değişmezliği
beklentisinin bir sonucudur. Yasa koyucular ve mahkemeler kanunun yeterince değiş-
mez olmasını sağlayamazlarsa kanunun değişmez olan başka kaynakları aranmaya baş-
lanır. Kitaplar, özellikle küçük ülkelerde görülebileceği gibi hukukun bazı alanları tek
bir yazarın tekelinde olduğunda, yeterince değişmezdirler.
Kural olarak, İsveç mahkemeleri, yazarı veya eserinin adını tam olarak belirtmeden
yalnızca ortak bilimsel görüşe atıfta bulunmaktadır. Ancak bazı durumlarda açıkça
alıntılar da yapılmaktadır. Etkili bir yöntem, karar gerekçesine bir uzman görüşünün
dâhil edilmesidir; karşılaştırma için: ör. NJA 1966 s. 210. Bu şekilde mahkeme, diğer
hususlara karşı tartılması ve dengelenmesi gereken nedenler içeren bazı tartışmalı hu-
kuki görüşlerden dahi alıntı yapabilir.
Doktrinin önemi, hukuk tarihinde değişiklik göstermiştir. Roma’da, Augustus, bazı
önde gelen hukukçulara, hukukla ilgili soruları İmparatorun otoritesiyle yanıtlama hakkı
vermiştir (halkın hükümdarın otoritesine karşı durma hakkı, ius publicae respondendi
ex auctoritate principis). Diğer imparatorlar da bazı hukukçulara benzer bir hak tanı-
mıştır. Mahkemeler bu hukukçuların görüşlerini yürürlükteki hukuk olarak kabul etmiş-
tir. M.S. 4. ve 5. yüzyıllara ait bazı kanunlar, hukukçular arasında görüş ayrılığı olan
durumlarda, hukukçulardan hangi sırayla alıntı yapılması gerektiğini düzenlemiştir.
M.S. 426 yılında, atıf kanunu olarak adlandırılan kanunda Papinian, Paulus, Ulpian,
Gaius ve Modestinus’un kitaplarına bağlayıcı bir yetki atfedilmiş ve bu hukukçuların
göreli otoriteleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Orta Çağ Avrupası’nda, Roma kaynaklarına dayanan ve çoğu Fransız ya da İtalyan
olan ünlü hukuk yazarlarının çoğunluğu tarafından benimsenen hukuk öğretisinin ortak
görüşü (communis opinio doctorum) baskın bir etkiye sahip olmuştur. Kilise hukukuyla
ilgili süreçlerde “doktorların” görüşlerine sıklıkla başvurulmuştur.
İsveç hukukunda doktrinin konumu 17. ve 18. yüzyıllarda zirveye ulaşmıştır (karşı-
laştırma için: Sundberg 1978, 86 ve devamı). Mahkemeler çoğu zaman, Loccenius,
Rålamb, Kloot ve diğerleri tarafından yazılan eserlere açık bir şekilde atıfta bulunmuş-
lardır. Yabancı hukuk yazarlarının önde gelen eserlerine sıklıkla atıfta bulunulmuştur.
Bazı ünlü yabancı akademisyenler de çeşitli şekillerde İsveç devleti ile bağlantılar kur-
muşlardır. Bu şekilde Pufendorf, Lund’da profesör olmuş, Grotius, İsveç’te diplomatik
bir görev üstlenmiştir.
Doktrinin otoritesi, merkezi monarşilerde bir düşüş yaşamış ve yasamanın rolü gide-
rek daha fazla vurgulanmıştır; ör. 1794 tarihli Prusya Landrecht kanun tasarısında ka-
nuna herhangi bir görüş yazılması yasaklanmıştır. Ayrıca güçler ayrılığı ile ilgili bazı