Page 67 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 67
GEREKÇELERİN YAZILMASI: HÂKİMLER İÇİN EL KİTABI
Bu baskılar ve diğerleri, laf kalabalığını bir erdem gibi gösterebilir. Bununla birlikte bun-
ların erişilebilirlik ve inandırıcılık adına bertaraf edilmesi gerekmektedir. Tüm etkili yazılar
tercih yapmayı gerektirir. Altı davaya atıfta bulunmak yeterli değilse neden on ikide dura-
lım? Bir cümleden alıntı yapmak çok azsa neden bir sayfada bırakalım? Eğer avukat sadece
üçü ilgili olmak üzere altı argüman sunduysa neden hepsini ve uzun uzadıya ele almayalım?
Özlü gerekçeli kararların nasıl yazılacağını bilmek, çizginin nereye çizileceğini ya da belki
de çizgiyi neyin çizeceğini bilmektir. Aşırıya kaçmaya meyilli olduklarını bilenler için belki
de Doherty J.A.’in sözlerinden oluşan bir ekran koruyucu yararlı olacaktır: “Gerekçelerin
yeterliliği santimle ya da kiloyla ölçülmez.”
Her ne kadar öyle görünse de özlülük için yapılan bir öneri, kısalık için yapılan bir öneri
değildir. Kısalık sadece kelimeden tasarruf etmekle ilgilidir; özlülük ise her kelimenin işe
yaramasını sağlamakla ilgilidir. Aradaki fark çok önemlidir ve yazarların okuyucularının
ihtiyaçları hakkında çok düşünmeleri gerektiği anlamına gelmektedir. Özlü yazımda üslup
zenginliği, (itiraf etmekten nefret ediyorum ancak) bazen fazlalık olsa da bir erdem olabilir.
Bu durum özellikle hukukçular için okumayı kolaylaştıran içselleştirilmiş yasal bağlamlar-
dan yoksun olan meslekten olmayan okuyucular için geçerlidir. Meslekten olmayan okuyu-
cular için kelimeler eklemek (bağlam cümleleri, geçiş ifadeleri, yeniden ifade etme) okuma-
yı yavaşlatmak yerine hızlandırabilir. Hukukçular bile çoğu zaman zor bir kavramın veya
zor bir kararın kapsamlı bir şekilde ele alınmasından yararlanır. Yazıdaki verimlilik, sözcük-
lerden tasarruf etmekten değil açıklıktan ve ikna edicilikten kaynaklanır.
Özlü olma yolunda çalışmak, en yaygın tuzakların akılda tutulmasına yardımcı olur. Özlü-
lük, bir gerekçeli kararın tüm bölümlerini, yani cümlelerini, paragraflarını ve genel olarak
argümanını etkileyebilir. Cümle ve paragrafları daha sonraki bir bölümde ele alacağımızdan
bu noktada, laf kalabalığının ortaya çıkabileceği üç genel alana odaklanalım: deliller, alıntı-
lar ve tarafların tutumları.
3.01 DELİLLERDE ÖZLÜLÜK
Gerekçeli kararlar, bazıları üstesinden gelinmesi zor olan birçok nedenden dolayı delillerle şişer.
Kararı yazan için tüm delilleri dinledikten sonra her şeyi olduğu gibi yazmak cazip gelir. Bu,
önemli olanları seçmekten daha kolay ve hızlıdır ve “onları dinlediğinizi bilmek isteyen” taraflara
karşı bir zorunluluk olduğu gerekçesiyle mantıklı gösterilebilir. Daha önemli bir eğilim ise yapısal
seçimlerden kaynaklanır. Geleneksel, olguya dayalı gerekçeli karar biçimi gereksiz uzunluğu
özendirir. “Delil” başlıklı bir kısım, doğanın nefret ettiği meşhur boşluk gibidir: Doldurulmak için
can atar. Başka bir örnek vermek gerekirse her bir tanığın tanıklığından ayrı ayrı bahsedilmesi,
genellikle sadece laf kalabalığına değil aynı zamanda kafa karışıklığına da yol açar. Soruna dayalı
yapılar ise aksine yalnızca eldeki sorunla ilgili delillerin seçilmesini gerektirir.
Delillere ayrılan alanı küçültmek için birbiriyle yakından ilişkili dört soru sormanızı öne-
ririm:
1. Sorunlar nelerdir ve bunların çözümü için hangi olgular önemlidir?
2. Deliller, konularla olan bağlantısını vurgulamak için nasıl organize edilebilir?
3. Temel olguları bulmak için ne kadar delilden bahsedilmelidir?
4. Hangi genel yapı, olguların özlü bir şekilde ele alınmasını sağlayacaktır?
48