Page 55 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 55
BAŞLICA PRATİK SÖYLEM TEORİLERİ
mevcudiyeti için herhangi bir neden gösterilemediği sürece örtük eş an-
11
lamlılık ihtimaline fazla önem vermemek haklı görülebilir. Bu yüzden
açık soru argümanının gücü, bu türden nedenlerin bu zamana kadar ikna
12
edici bir şekilde ortaya konulmamış olmasına dayanır.
Ahlaken en genel ifade olan “iyi”nin, farklı bağlamlardan bağımsız
olarak tanımlanması mümkün olmasa da belirli bağlamlarda betimle-
yici olan sabit bir anlam kazandığına, dolayısıyla böylesi bir tanımının
mümkün olduğuna ayrıca işaret edilmişti. Daha somut ahlaki ifadelerde
de olduğu gibi, belirli bağlamlarda “iyi” veya “kaba” olarak adlandırı-
13
labilecek şeylerin sınırlarının dar olabileceği, ama bu sınırlar içinde
bile şüphelerin veya fikir ayrılıklarının mümkün olduğu, şeklinde buna
karşı çıkılabilir. Bu, açık soru argümanının uygulanabilmesi için yine
de yeterlidir.
1.1.3. Tartışılan itirazlar, natüralizmin açık soru argümanı aracılı-
ğıyla kesin olarak çürütülemediğini açıkça ortaya koyar. Bu tartışma,
normatif ifadelerin anlamının betimleyici ifadeler ile en azından tama-
men aynı olmadığı konusunda uzlaşmak için bu argümanının her ha-
14
lükârda iyi nedenler sunduğunu da göstermektedir. Natüralizm, nor-
matif ifadelerin anlamının betimleyici ifadeler ile aynı olduğunu iddia
ettiği sürece kabul edilemez. Bu şekilde ahlaki söylem salt ampirik bir
söyleme indirgenemez.
11 Bkz. K. Nielsen, Covert and Overt Synonymity: Brandt and Moore and the “Nat-
uralistic Fallacy”, in: Philosophical Studies 25 (1974), S. 53 vd.
12 Bkz. K. Nielsen, a.g.e., S. 55.
13 Daha sonra aşağıda tartışılacak olan yeni-natüralizm tezinin bu tür sınırlarının
olması (bkz., G. J. Warnock, Contemporary Moral Philosophy, S. 66 vd.), bu
düşüncenin en makul varsayımlarından biridir. Yine de burada tartışılan tanım
tez ile karıştırılmamalıdır.
14 Bu nedenler, normatif ifadelerin özel işlevini ayrıntılarıyla ele alan metaetik te-
orilerin tezleriyle esaslı bir güç kazanmaktadır. Örneğin bkz. R. M. Hare, The
Language of Morals, London / Oxford / New York 1952, S. 91: “Değer terimle-
rinin (value-terms) dilde özel bir işlevi vardır, o da yorumlamadır. Bu nedenle,
bu terimlerin bu işlevi yerine getirmeyen başka sözcüklerle tanımlanamayacak-
ları su götürmez bir gerçektir.” Bu husus aşağıda daha ayrıntılı bir şekilde ele
alınacaktır.
53