Page 46 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 46
ORGANİZASYON
Geleneksel yapı neden özlü yazımdan vazgeçirir? En açık şekliyle çünkü bazı olguların
tekrarlanmasını gerektirir. Deliller, bir bütün olarak “Deliller” adı verilen bir kısımda
ilişkilendirilmişse özellikle sorunlara ilişkin olgular “Analiz” kısmında tekrarlanmalıdır.
Aksi takdirde analiz net veya ikna edici olmayacaktır. Daha incelikli şekilde ifade etmek
gerekirse, “Deliller”in “Analiz”den ayrılması, kararın yazarını “mahkeme raportörü send-
romuna” boyun eğmeye ve tüm delilleri okumaya yöneltir. Sorunlara odaklanılmadığı
sürece (çoğu alakasız olabilecek) tüm hikâyeyi anlatmanın cazibesi bazen karşı konulamaz
olabilir.
Benzer bir sorun, “Analiz” kapsamında hukuki ölçütlerin tekrarlanmasını gerektiren “Hu-
kuk” kısmında da ortaya çıkmaktadır. Dahası “Hukuki Değerlendirmeye” ayrılmış bir kıs-
mın olması, kararın yazarını sadece eldeki sorun ile ilgili olanları değil avukat tarafından atıf
yapılan her bir davanın uzun uzadıya bir anlatımına sürükleyebilir. Kısacası geleneksel yapı,
düşünme sürecini, başka bir ifadeyle neyin gerçekten alakalı olduğunu belirlemeden önce
delillerin ve hukukun gözden geçirilmesini yansıtır.
Geleneksel yapı, sadece özlü yazımı engellemekle kalmaz aynı zamanda açık bağlamları
da engelleme eğilimindedir. Görüldüğü üzere giriş niteliğindeki sorun ifadeleri gerekçeli
kararlar için çok önemlidir çünkü bir bütün olarak gerekçeli kararın temel bağlamını belirler-
ler: Okuyucuya davanın neyle ilgili olduğunu söylerler. Giriş niteliğindeki bir sorun ifadesi-
ni hemen “Deliller” ve “Hukuk” olarak adlandırılan ayrı kutular takip ederse bu kutuların
içindeki bilgiler, bağlanması gereken sorunlardan ayrılır ve bağımsız olarak akıp gider.
Okuyucu, olgu, hukuk ve sorunlara ilişkin bulguların kavramsal olarak bütünleştirilmesi için
“Analiz” kısmına kadar beklemelidir. Otuz sayfalık bir gerekçeli kararda, bu, okuyuculardan
önemini anlamadan önce on veya on beş sayfa boyunca bilgileri akıllarında tutmalarını
istemek anlamına gelebilir. Bu, geciken ödülün doğal karşılanması gibi, özellikle hukuk
eğitiminden yoksun olan meslekten olmayan okuyucular için olmak üzere tüm okuyucular
için problemlere neden olur.
Son olarak geleneksel yapı, Saygıdeğer I. John Laskin’in vurguladığı önemli bir tartışma-
cı ilke olan yakınlık ilkesine zarar vermektedir. Açıklık ve inandırıcılık, birbiriyle yakından
ilişkili bilgi ve fikirlerin bir arada tutulmasına bağlıdır. Bir otomobilin betimlenmesi bir
davadaki bir sorun için önemliyse okuyucular betimlemeyi on dört sayfa önce karşılarına
çıkan “Deliller” başlıklı ayrı bir kısımda değil hukuki analiz kısmında görmek isterler. Delil-
ler, yalnızca ait oldukları sorunlara yakın olduklarında gerçekten anlamlı ve akılda kalıcı
hâle gelir. Yazılı kararlarda oldukça önemli olsa da bu ilke sözlü kararlarda can alıcıdır
çünkü dinleyicilerin hafızalarının yetersiz kalması durumunda çevirebilecekleri sayfaları
yoktur.
[3] Soruna Dayalı Yapılar
Geleneksel yapının doğasında var olan problemler göz önüne alındığında hem ilk derece
mahkemelerinde hem de temyiz mahkemelerinde gerekçeli kararlarının netliğini, özlü yazı-
mını ve tutarlılığını artırmak için yeni modelleri test eden birçok çağdaş hâkimin görülmesi
şaşırtıcı değildir. Örneğin, Kanada Yüksek Mahkemesinin gerekçeli kararları hızlı bir şekil-
de incelendiğinde bu yapıda önemli değişiklikler olduğu ortaya çıkacaktır.
27