Page 134 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 134

3.3 Hukuki Rasyonellik ve Hukuk Paradigması                         115

                            O yüzden yukarıda Bölüm 2’de, ahlaki muhakemede keyfiliği sınırlayan çeşitli ras-
                         yonellik  taleplerini  ele  aldım.  Dolayısıyla  ahlaki  bir  ifade,  mantıksal  olarak  uyumlu,
                         dilsel olarak düzgün ve makul öncüllerden çıkarılan, bazı karşı argümanlardan daha ağır
                         basan, mantıksal olarak doğru bir sonuç şeklinde sunulabilir. Son olarak, ahlaki sorular
                         tarafsız ve bir başka şekilde objektif olarak tartışılabilirler. Bununla birlikte, birbiriyle
                         uyumlu olmayan ahlaki ifadeler, rasyonelliğin gereksinimlerini aynı anda karşılayabilir-
                         ler. Hukuki muhakeme ise daha öngörülebilirdir ve dolayısıyla diğer koşullar aynı kal-
                         mak üzere, ahlaki muhakemeye göre daha az keyfidir. Bu nedenle, hukuki muhakemede
                         kişi diğer hukukun kaynakları ve muhakeme normları gibi daha kapsamlı bir dizi öncüle
                         erişebilir.  Hukukun  kaynakları  nispeten  değişmezdir;  karşılaştırma  için:  yukarıdaki
                         bölüm  3.1.1  ve  3.1.5.  Bu  öncüller  kesin,  ön  varsayılmış,  kanıtlanmış  veya  başka  bir
                         şekilde makul olarak nitelendirilmiştir; karşılaştırma için: yukarıdaki Bölüm 3.2.3. Şim-
                         di bu ifadelerin ne anlama geldiğini açıklamak istiyorum. Bu iş, bilim felsefesiyle ilgili
                         bazı açıklamaları gerektirmektedir.



                         3.3.2 Bazı Bilim Kuramları

                         Daha eski bilim kuramına, tümevarımcılık hâkimdi. Bu görüşe göre, bir kuram, gözlem-
                         sel verilerin tümevarımsal bir genellemesini oluşturuyorsa, muhtemelen doğrudur. Bu-
                         nunla birlikte, en azından Hume’dan beri tüm felsefeciler, bilinmeyen nesnelerin bili-
                         nenlere benzediği kesin olmadığından, tümevarımın gerekçelendirilmesinin zor olduğu-
                         nu bilmektedirler. Bir bebek “Süt, yiyeceklerin tamamını oluşturur” diyecektir. Bebek
                         bu sonucu desteklemek için ne kadar çok gözlemi bir araya getirirse, karşılaşacağı ilk
                         pastanın tümevarımsal genellemeyi yanlışlayacağı zaman o kadar yakın olur.
                            Şüphesiz, biyoloji ve sosyoloji gibi disiplinler, tümevarımın doğruluğu için gerekçe-
                         ler sağlar. Ancak bunların kendileri de tümevarımcıysa, tümevarımı ancak döngüsel bir
                         şekilde  gerekçelendirebilirler.  Elbette  bu,  tümevarımı  işe  yaramaz  hâle  getirmez.  Bu
                         nedenle bazı bilim felsefecileri, evreni bir düzen yönetiyorsa, düzeni öngörmenin tek
                         yönteminin tümevarım olduğunu ileri sürmüşlerdir (Reichenbach 1940, 97 ve devamı;
                         Feigl 1962, 29 ve 31). Ayrıca tüm bilimsel muhakemeyi yeniden yapılandırmanın yeter-
                         li olduğunu iddia etmişler (Reichenbach 1949, 429 ve devamı) ve istatistiki muhakeme-
                         yi sürece dâhil etmişlerdir (Hempel 1962, 133 ve devamı).
                            Diğer  düşünürler,  tümevarım  konusunda  oldukça  şüphecidirler.  Bunlardan  biri  Sir
                         Karl Popper’dır (karşılaştırma için: ör. 1959, 28 ve devamı). Uygun bilimsel araştırma
                         yönteminin, cesur hipotezler oluşturmayı içerdiğini iddia etmektedir. Kişi, hipotezleri
                         çürütmeye  çalışmalıdır.  Yanlışlanmadıkları  sürece,  onları  koşullu  olarak  kabul  eder
                         (Popper  1959,  40  ve  devamı).  Bilginin  gelişimi,  Darwin’in  doğal  seleksiyon  olarak
                         adlandırdığı şeye, yani hipotezlerin doğal seleksiyonuna çok benzeyen bir sürecin sonu-
                         cudur (Popper 1959, 108 ve 1972, 261).
                            Ancak Popper’ın yanlışlamacılığında dahi zorluklar bulunmaktadır. Pierre Duhem, Pop-
                         per döneminden önce de kişinin hipotezi görünürde yanlışlayarak gözlemleri eleştirebilece-
                         ğini ve ortadan kaldırabileceğini fark etmiştir. Yardımcı hipotez A ile birleştirilmiş T kura-
                         mının e’ye işaret ettiğini, ancak gözlemin e dışı bir durumu ortaya koyduğunu varsayalım.
                         Örneğin  genişletilmiş  evren  hipotezi  (A)  ile  birleştirilmiş  fizik  (T),  belirli  bir  başlangıç
   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139