Page 137 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 137
118 3. Hukuki Muhakemenin Rasyonelliği
Kişi hem öncülü hem de sonucu normlar olarak veya yerleşik bir normun var olduğunu
belirten kuramsal önermeler olarak (örneğin hukukun belirli bir kaynağının fiilen yal-
nızca norm (1)’i değil, aynı zamanda norm (2)’yi de ifade etmesi) yorumlayabilir. İlk
yorumlama daha doğrudur, çünkü bir hukukçu, hukukun kaynaklarında, çeşitli uygula-
malarda vb. ifade edilen hâlihazırda yerleşik bir norm (2) olduğuna inanmasa dahi so-
nuç (2)’yi çıkarabilir. Başka bir deyişle, “normal” tümevarım önceden var olan olgusal
gerçeklerle ilgili kuramlara veya hipotezlere götürürken, hukuki tümevarım ve kıyas
yoluyla hukuki muhakeme, genellikle bir normdan yeni bir norm oluşturulmasını sağlar.
Daha sonra, bu oluşturma eyleminin nasıl gerekçelendirileceği sorunu ortaya çıkar.
Olağan tümevarım, şayet yapılıyorsa, doğanın tek biçimli olduğuna dair metafizik var-
sayımla gerekçelendirilebilir (karşılaştırma için: ör. Braithwaite 1960, 259). Yeni bir
normun oluşturulmasını bu şekilde gerekçelendirmek mümkün değildir. Bunun gerek-
çesi nispeten bir başka norma, örneğin “benzer olanın benzer şekilde muamele görmesi-
ne” dair şeklî adalet ilkesine dayanmaktadır (karşılaştırma için: Peczenik 1966, 50-72
ve 1967, 135 ve devamı). Bu şekilde, değiştirilmiş bir tümevarımcı düşünce modeli, bir
hukuk felsefecisini, diğerlerinin yanı sıra, hukuki gerekçelendirmenin kendine has özel-
liklerine dair daha derin bir kavrayışa yönlendirir.
II. Yanlışlamacılık, bir hukuk kuramcısını, benzer bir sonuca götürür. Hukuk araştır-
malarının yanlışlanabilir hipotezleri test etmekten ibaret olup olmadığı şüphelidir,
çünkü bu hipotezlerin hangi gözlemsel verileri açıklayacağı net değildir. Bu, hukuk
araştırmalarının yeni norm oluşturma sürecinde tartışılan bileşeni içerdiği dikkate
alındığında özellikle şüpheli hâle gelmektedir. Mevcut bağlamda “yanlışlamak” te-
riminin ne anlama geldiği de net değildir. Hukuk araştırmaları, mümkün olduğu ka-
dar tutarlı pratik ifade sistemleri oluşturmak şeklinde farklı bir amaca sahiptir (aşa-
ğıya bakınız).
III. Sorgulama normları kuramı, hukuk kuramcısına daha yüksek bir başarı vaadinde
bulunur. Bir hukuk kuramcısının bu kuramdan aldığı en önemli ders, normatif ve
geleneksel bileşenlerin yalnızca hukuk araştırmalarına özgü olmadığı içgörüsüdür.
Bu önemli bir konudur, çünkü hukuki araştırmayı eleştiren pek çok kişi, bu bileşen-
ler nedeniyle hukuki araştırmanın bilimsel olmadığını savunmaktadırlar. Doğa bi-
limi ve hukuk araştırmalarındaki sorgulama normları arasında benzerlikler de bulu-
nabilir. Kendini gerçekleştirme, kamu refahı, test edilebilirlik, özneler arası denet-
lenebilirlik, dürüstlük, samimiyet, kesinlik, eksiksizlik, basitlik, düzen, tutarlılık,
sistem ve akademik özgürlük gibi farklı değerler, kesinlikle hukuk araştırmacısına
yabancı değerler değildir. Öte yandan, değer tarafsızlığı ise yukarıda belirtilen ne-
denlerden ötürü, nispeten yabancı bir değerdir. Doğa bilimleri ve hukuk araştırma-
ları arasında önemli paralellik vardır, ancak bunların özdeş olmasını beklemek son
derece garip olacaktır.
IV. Paradigma kuramı benzer sonuçlara yol açar. Böylelikle doğa bilimleri ve hukuk
araştırmalarındaki matrisler (ve paradigmalar) arasında benzerlikler bulunabilir. Au-
lis Aarnio’ya göre (ör. 1984, 25 ve devamı), hukuk öğretileri matrisi Kuhncu bakış
açısının değiştirilmiş anlamıyla aşağıdaki dört bileşenden oluşur.
1. Diğerlerinin yanı sıra, hukuki muhakemenin yürürlükteki hukuka dayandığı varsa-
yımı gibi felsefi arka plana sahip bir dizi ön varsayım.