Page 141 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 141
122 3. Hukuki Muhakemenin Rasyonelliği
Patzig 1976, 32 ve devamı ile Trigg 1973, 164-165). Bu durumda, aklımız, uzamsal ve
zamansal bir sıraya koyulmuş duyumları aktif bir şekilde düzenlemek için “kategoriler”
kullanır ve nesneleri deneyimlememizi sağlar. “Bazı şeyler bize gerçekten de duyumsal
olarak verilmektedir, ancak önümüzde duran bir nesnenin bir masa ve bir köpek olduğu
varsayılan bir gerçek değildir; bunu bilebilmemiz için öncelikle kavrayışımız içerisinde
masa ve köpek kavramını oluşturmuş olmamız gereklidir” (Kemp 1968, 24). Kant tarafın-
dan bir kategoriler listesi; diğerlerinin yanı sıra birlik, töz ve nedenselliği içeren mantıksal
yargı biçimleri ve türleri formüle edilmiştir (1983, A 80, B 106).
Buradan hareketle, Kant’ın nedensellik ilkesine göre tüm değişiklikler neden ve sonuç yasasına gö-
re gerçekleşir (A 189, B 232; karşılaştırma için: Burks 1967, 608 ve devamı). Elbette kategorilerin
listesi tartışmaya açıktır (karşılaştırma için: ör. Strawson 1966, 79 ve 266 ve devamı). İleri fizik,
felsefe vb. nedensellik kategorisini değiştirebilir, ancak sonuçta elde edilen kavram, olağan anlam-
da nedensellik kavramı tarafından yapılanlara benzer ayrımlar yapabilmek için kullanışlı olmalıdır.
Bu kategorilerin doğuştan geldiğini varsaymak doğaldır.
Kültüre dayalı kesinlik daha da karmaşıktır. Kültürel gelenek; düşünceler, eylem ve
dil arasındaki karmaşık ilişkileri içerir. Bu bağlamda “yaşam biçimi”nden söz edilebilir.
Wittgenstein tarafından oluşturulan bu kavram, Aulis Aarnio tarafından hukuk kuramına
tanıtılmıştır. Elbette yaşam biçimine yapılan göndermeler, analitik felsefedeki olağan
netlik standartlarını karşılamaz. Önemli ama net olmayan bir şeyi, “kısmen gizlenmiş ve
henüz tam olarak açıklanmamış şeylerin var” olduğunu öne sürerler (Black 1978, 330;
karşılaştırma için: Black 1980; çalışmanın birçok yerinde). Yine de en kesin ve en mer-
kezi görüşlerimiz de dâhil olmak üzere dünyaya bakış şeklimizin (dünya görüşü [Wel-
tanschauung]), günlük eylemlerde sürekli olarak kendini gösterdiği söylenebilir (karşı-
laştırma için: Aarnio 1979b, 34). Bu durumda, bu eylemler, yaşam biçimi ile aynı şey-
dir. Dolayısıyla yaşam biçimi, günlük eylemlerimizde ve gündelik kavramlarımızda
ifade edilen, dünyaya bakış şeklimizdir. Bu şekilde “kesin” ifadeler, yaşam biçimiyle
bağlantılıdır. Biliş, eylemle ilişkilidir.
Biliş aynı zamanda dil ile de ilişkilidir. Başka bir deyişle, “deneyim, dil tarafından
şekillendirilmekten kaçamaz” (Castaneda 1980, 36).
Yine de dil, “kişinin deneyiminin sınırı olamaz” (a.g.e.). “Renkler örneğinin fazlasıyla gösterdi-
ği gibi insanoğlunun sahip olduğu kavramların (ayırt edici bilişsel kapasitelerin) sayısının, bu
kavramları açıklayabilecek sözcüklerden çok daha fazla olduğunu kabul etmeliyiz”, Black 1962,
249. Son olarak, bebeklerin ve hayvanların bilişleri vardır, ancak dilleri yoktur; karşılaştırma
için: Churchland 1979, 137.
Son olarak, dil de eylemle ilgilidir. “Bir dili konuşmak bir faaliyetin ya da bir yaşam
biçiminin parçasıdır” [Wittgenstein 1953 No. 23. “Yaşam biçimi” ifadesi Spranger
(1950) tarafından da kullanılmıştır]. “...gerekçe göstermek sona ermiştir, ancak son,
bazı önermelerin bize hemen doğru gelmesi değildir...; dil oyununun temelinde yatan,
bizim eylemimizdir (Wittgenstein 1979 No. 204. Karşılaştırma için: No. 344). Dil oyu-
nu, “dilden ve dilin içerisine örüldüğü eylemlerden oluşan bütündür”.
Wittgenstein 1953 No. 7’nin başında. Karşılaştırma için: No. 23: “dil oyunlarının çokluğu, emir
verme…, tanımlama…, rapor etme…, bir olay hakkında spekülasyon yapma, bir hipotez oluş-
turma ve test etme, rol yapma, şarkı söyleme, … şaka yapma” vb. Karşılaştırma için: Wittgens-
tein 1953 No. 19, 23 ve 241, ve sayfa 174 ve 226; Wittgenstein 1979 No. 204.
Dil oyunları birbiriyle ilişkilidir (Wittgenstein 1953 No. 65), “bir aile oluşturur” (a.g.e. No.
67) ve “karmaşık bir benzerlikler ağı” (a.g.e. No. 66) gösterir.