Page 167 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 167
148 4. Ahlaki ve Hukuki Muhakemenin Nihai Gerekçesi
varlak olduğudur. Bu nedenle, diğerlerinin yanı sıra, Karl-Otto Apel ve Jürgen Habermas gibi
bazı felsefeciler, daha karmaşık bir konsensüs doğruluk kuramı geliştirmişlerdir. Habermas’a
(1973, 218) göre, bir önerme, bu önermeyi dile getirirken dillendirdiğimiz geçerlilik iddiası ge-
rekçelendirilebiliyorsa doğrudur. Bu iddia ancak ve ancak rasyonel söyleme katılan kişiler p
önermesini kabul ediyorsa gerekçelendirilebilir (aynı çalışma, 240). İnsanların entelektüel ileti-
şiminin şiddetle engellenmediği ve herkesin soru sorma ve yanıtlama, başkalarının görüşlerini yo-
rumlama, eylemler önerme vb. konusunda aynı imkânlara sahip olacağı ideal konuşma durumun-
da, mükemmel düzeyde rasyonel söylem var olacaktır (aynı çalışma, 252 ve devamı). Alexy’nin
Bölüm 4.3’te tartışılan en uygun söylem kuramı, Habermas’ın kuramından esinlenmiştir.
Pragmatik doğruluk kuramına göre, p, kabaca söylemek gerekirse ancak ve ancak p’ye
inanmak faydalıysa doğrudur. Başka bir deyişle, kişinin p’ye inanması hedeflerine ulaşmasına
yardımcı oluyorsa, p doğrudur. Örneğin fizik doğrudur, çünkü mühendislerin çalışan makineler
yapmasına yardımcı olmaktadır. Burada net bir şekilde görülebilecek güçlük, bazı durumlarda
yanlış düşüncelerin bile faydalı olabilmesidir. Örneğin bir mühendisin Tanrı’nın kendisinden
haftada en az yetmiş saat çalışmasını istediği düşüncesi, başarı şansını kesinlikle artıracaktır.
Dolayısıyla sofistike bir doğruluk kuramı, yalnızca doğru düşüncelerin her zaman pragmatik
başarıya götürdüğünü, diğer bir deyişle kişinin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olduğunu var-
saymalıdır. Ancak bu varsayım tartışmalıdır. Gerçek başarı ile pragmatik başarı arasındaki bağ-
lantıyı çok dikkatli bir şekilde belirtmek gerekir.
Klasik olmayan doğruluk kuramları, aşağıdaki zorlukla karşı karşıyadır (Moore’un “açık so-
ru” argümanıyla benzerlik göstermektedir; yukarıdaki Bölüm 2.1’e bakınız). “Elbette p tutarlı
bir dünya görünümüne aittir, ancak p doğru mudur? “Elbette, p en uygun söylemde kabul edile-
cektir, ancak p doğru mudur?” vb. sorular sormak anlamlıdır. Klasik olmayan kuramlar “doğru”
kelimesinin anlamını düzgün bir şekilde iletiyor olsaydı, bu tür sorular “Elbette John bekârdır,
ancak evli midir?” sorusu kadar anlamsız olurdu. Bu sorunun anlamsız olmasının nedeni,
“bekâr” sözcüğünün, “hiç evlenmemiş bir adam” ifadesiyle aynı anlama gelmesidir. Doğrulukla
ilgili sorular ise anlamlıdır çünkü “doğru” sözcüğü “tutarlı”, “kabul edilmiş” vb. ile aynı anlama
gelmez. Dolayısıyla tüm sorunlara rağmen, karşılıklılık kuramını kabul etmek için geçerli ne-
denler vardır. Bu kuram, “doğruluk” algısına açıklama getirmektedir. Klasik olmayan doğruluk
kuramları, doğruluk kavramını değil sadece doğruluk ölçütlerini verir.
4.2.4 Karşılıklılık Doğruluk Kuramı Hakkında Daha Fazla Bilgi
Bununla birlikte, karşılıklılık kuramının karşılaştığı bazı ilave zorlukların kısaca tartışılması ge-
reklidir. Bir ifadenin, ancak ve ancak olgusal gerçekler bu ifadede belirtildiği gibiyse doğru ol-
duğu şeklindeki ön formülasyona geri dönmek istiyorum. Bu durumda, aşağıdaki sorular ortaya
çıkmaktadır.
1. Olgusal gerçekler nelerdir? Diğerlerinin yanı sıra, hangi olgusal gerçekler “x meydana ge-
lebilir”, “x y’ye neden olur” gibi ifadelere veya matematiksel önermelere karşılık gelir? Bir
an için dünyanın şeylerin değil olgusal gerçeklerin bütünlüğü olduğunu varsayalım (Witt-
genstein 1922, No. 1.1). Dünyanın kendisi modalitelerden, nedensel ilişkilerden vb. mi
oluşmaktadır?
2. Herhangi bir olgusal gerçeğin (örneğin x’in y’ye neden olduğu olgusal gerçeğin), dilimize,
kuramlara vs. bağlı olarak kuram yüklü olduğu da ileri sürülebilir (karşılaştırma için:
Strawson, 1964, 32 ve devamı; Habermas 1973, 211 ve devamı).
Diğerlerinin yanı sıra, bir olgusal gerçek, bir olayla aynı şey değildir. Brütüs’ün Sezar’ı öl-
dürmesi olayı MÖ 44 yılında gerçekleşmiştir, ama bugün, iki bin yıl sonra, Brütüs’ün Sezar’ı
öldürdüğünün hâlen (yalnızca geçmişte kalmış değil) bir olgusal gerçek olduğu söylenebilir.
Olgusal gerçekler, “-düğü, -diği” gibi eklerle ifade edilen oluşlardır. Brütüs’ün Sezar’ı öldürdü-
ğü bir olgusal gerçektir (karşılaştırma için: ör. Patzig 1980, 20, 34 ve devamı). Buradaki “-
düğü” eki, dile bağımlı olan bir bileşendir. Bu ekle ifade edilen şey, dünyanın kendisinde var
olan bir şey değildir (karşılaştırma için: Mulligan, Simons ve Smith 1987, 210 ve devamı).