Page 236 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 236

5.5 Hukukun Varlığı Sorunu. Hukuki Realizm                          217

                            Tez  A  Mantıksal  Deneycilikten  (karşılaştırma  için:  Ross  1958,  40  n.  1),  tez  B
                         Hägerström’dan ve tez C Kelsen’den etkilenmiştir. (Kelsen ve Hägerström’un etkisi ile
                         ilgili olarak karşılaştırma için: Ross 1958, X).
                         3.  Tüm bunlar kulağa oldukça basit gelmektedir. Ancak ilerleyen bölümlerde açıklanan
                            nedenlerden dolayı Ross, daha muğlak ifadeler kullanmak zorunda kalmıştır. Huku-
                            kun “aşağıdaki anlamda, birey ötesi, toplumsal bir görüngü” olduğunu iddia etmiştir:
                            Hukuki eylem kalıpları, birçok kişi için geçerli ortak bir ideolojiyi oluşturur. Sonuç
                            olarak, kişiler arası bir anlam ve motivasyon kompleksi yaratılır... Hukuki normlar
                            soyut ve normatif içeriği oluşturur; bir yorumlama modeli olarak kullanılan bu içerik
                            ise, kişinin hukuki görüngüleri anlamasına ve belirli sınırlar dâhilinde uygulamadaki
                            hukukla ilgili öngörülerde bulunmasına imkân tanır.” (Ross 1966, 41. 1958, 29’daki
                            İngilizce çeviri doğru değildir).
                            Bununla birlikte, Ross’un kuramı, itirazlara açıktır.
                         1.  Yürürlükteki  hukukun  öngörücü  tanımıyla  ilgili  olarak  karşı  örnekler  verilebilir.
                            Bazı kanunlar, mahkemelerde uygulanmalarını beklemek için hiçbir gerekçe olmasa
                            da geçerli olarak değerlendirilebilirler. 1940’lı yıllara kadar İsveç’te (ve hatta sonra-
                            sında Finlandiya’da), Ceza Kanunu’nda Şabat geleneğinin ihlal edilmesiyle ilgili 7.
                            madde bulunmaktaydı. İngiltere’de, bu tür kurallar mahkemeler tarafından artık uy-
                            gulanmamasına rağmen, yine de bunların geçerli oldukları geleneksel olarak ifade
                            edilmektedir (karşılaştırma için: ör. Makkonen 1965, 65). Bunun tersi bir durum da
                            düşünülebilir.  İkinci  Dünya  Savaşı  sırasında,  birçok  ülkenin  mahkemeleri,  işgalci
                            güç tarafından kendilerine dayatılan kuralları uygulamak zorunda kalmışlardır. An-
                            cak  savaştan  sonra bu  kuralların, uygulandıkları  dönemde  dahi  geçerli  olmadığına
                            karar verilmiştir.
                         2.  Ne öngörülecektir ve nasıl öngörülecektir? “Güçlü” öngörücülüğe göre, “yürürlükte-
                            ki  hukuk,  belirli  bir  davada  gerçekleşeceği  öngörülen  belirli  bir  adli  (veya  diğer
                            resmî) işlemden oluşur. Ayrıca sonucu öngören hukukçu, öngörüsünü yalnızca ön-
                            ceden var olan ilgili kurallara değil, aynı zamanda geçmişteki yargısal davranış ör-
                            nekleri, hâkimlerin ideolojileri, kişilikleri ve kişisel değerleri ile toplumsal geçmişle-
                            ri gibi etkenlere de dayandırmalıdır.” (Summers 1982, 118). Sağlam öngörücülük,
                            savunulamazdır (karşılaştırma için: Summers 1982, 121 ve devamı). Öngörüler ön-
                            ceden  var  olan  kurallara  dayanmıyorsa,  bu  öngörülerde  bulunmak  kolay  değildir.
                            Öngörünün hatalı olduğu ortaya çıkması ve hâkimin farklı karar vermesi durumunda,
                            yürürlükteki hukukun ne olduğunu söylemek de kolay değildir.
                         3.  Ayrıca bir kısır döngü riski de vardır. Kuralın gelecekteki hukuki kararların gerekçele-
                            rinin ayrılmaz bir parçası olacağının öngörülmesinin asıl nedeni, geçerli bir kural ol-
                            masıdır. Bir kanunun 1 Ocak 1989 tarihinde yürürlüğe girdiğini varsayalım. Bir hukuk
                            bilim insanı, bu durumda 31 Aralık 1988 tarihinde kanunun mahkeme tarafından 1989
                            yılı boyunca uygulanacağını tahmin edebilir. Bu öngörü için hangi gerekçelere sahip-
                            tir? Kural olarak kanunun gelecekte uygulanma olasılığına ilişkin ayrıntılı sosyolojik
                            araştırmalar yürütmez. Bu bilim adamı, “sağlam” öngörücü değil, “ılımlı” öngörücü-
                            dür. Öngörücülüğü “iki açıdan ılımlıdır: hukukçu, belirli bir sonucu değil, davaların
                            genelinde geçerli olması muhtemel bir kuralı öngörmektedir ve öngörülerinin temeli
                            olarak yalnızca önceden var olan hukuku kullanmaktadır” (Summers 1982, 118).
   231   232   233   234   235   236   237   238   239   240   241