Page 101 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 101

BAŞLICA PRATİK SÖYLEM TEORİLERİ

                        İkincisi, yöntemi anlamsız hale getirmez, yine de bunun tek başına yeterli
                        olmadığını gösterir. Şayet bu mümkünse, tamamlanmalıdır.

                            Çıkarlara dayanan argümanlar ile ideallerden beslenen argümanların
                        katı bir şekilde ayrılması da sorunludur. Bu ayrımı her durumda kesin bir
                        biçimde yapabilmek mümkün değildir. Bununla birlikte, çıkarları hiç he-
                        saba katmayan argümanlar ile çıkarları dikkate alan argümanları birbi-
                        rinden ayırmak mümkün ve mantıklıdır.

                            Dahası, idealleri ve yaşam tarzını meşrulaştırmanın – ve dolayısıyla
                        eleştirmenin – imkânsız olduğu tezinden de şüphe edilmelidir. Kuşkusuz,
                        her gerekçenin olgusal olarak bir sonu vardır. Burada sorulması gereken
                        tek soru, başka bir nedenin öne sürülmesinin her zaman mümkün olup
                                   204
                        olmadığıdır.  Bir eleştiri olasılığını, Stevenson’ın daha önce bahsettiği
                        ideallerin ve yaşam tarzlarının oluşumuna dair araştırmasını, Hare her
                        durumda göz ardı eder. Bu yöntem, Erlangen Okulu’nun ussal danışma
                        teorisinin incelenmesi bağlamında daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

                            Bu eleştiri noktalarına rağmen Hare’in teorisi, rasyonel pratik söy-
                        lem teorisi için çok önemli bilgiler içermektedir.

                            1. Hare’in, Austin’in değerlendirici veya kural koyucu söz edimini
                        modifiye etmiş olduğu her şeyden önce belirtilmelidir.
                            2. Hare’in ahlaki yargıların evrenselleştirilebilir olduğuna dair gö-
                        rüşleri temel öneme sahiptir. Her kim ahlaki bir yargı ifade ediyorsa, bir
                        kuralı şart koşmuş olacaktır. Bu kural, N ahlaki yargısı için G nedeninin
                        ne olduğunu belirler. Dolayısıyla neden kavramı ile kural kavramı ara-
                        sında sıkı bir ilişki vardır. Stevenson’ın G ile N arasındaki ilişkiye dair
                        sorduğu soru, N’nin her zaman mantıksal olarak G’den, G’nin N için bir
                        neden olduğunu söyleyen bir R kuralıyla birlikte çıkartıldığı şeklinde ce-
                        vaplanır. Bu kural, evrensel olduğu varsayıldığından çok özeldir.

                            3. Hare’in ahlaki yargıların denetlenmesine ilişkin görüşü de önem-
                        lidir. Her kim ahlaki bir yargıda bulunursa, bu yargıda varsayılan kuralın


                        204  Bkz. yukarıda S. 71.

                                                                                         99
   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106