Page 210 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 210

HUKUKİ ARGÜMANTASYON TEORİSİ

                        bu olması gerekir. Meşrulaştırılması gereken kurallar tarafından haliha-
                        zırda tanımlanmış olan bir durumun amaç olarak varsayılması, özellikle
                        adalet ve hakikat gibi “amaçlar” için söz konusudur. Bir yanda amaç
                        olarak adalet ve hakikat, diğer yanda da onlara göre oluşturulan veya
                        elde edilen araçların göstergeleri olarak kurallar yoktur; aksine adil
                        veya doğru olan, bu kurallara göre oluşturulan veya elde edilen şey-
                          15 16
                        dir .
                            Bu, teknik gerekçelendirme yönteminin değersiz olduğu anlamına
                        gelmez. Bu yöntem, sadece bütün kuralların gerekçelendirilmesi için
                        uygun değildir. Daha somut kuralların sınırlı amaçlarla gerekçelendiril-
                                                                       17
                        mesi için teknik gerekçelendirme vazgeçilmezdir.  Elbette, bu amaçlar
                        bir kez daha gerekçelendirebilirler.






                        15    J. Ladd’in hukuki kararların rasyonelliğine ilişkin tezleri burada yol göstericidir.
                            Ladd’e  göre hâkim “adaletin veya  hukukun tarafsız bir  şekilde yürütülmesi”
                            amacını gütmelidir. Hâkim, bir dizi kurala ve ilkeye göre hareket ederek bu ama-
                            cını gerçekleştirir. “Bu kurallar ve ilkeler, gayenin kendisini tanımlayan mantık-
                            sal bir işlev görür” (J. Ladd, The Place of Practical Reason in Judicial Decision,
                            in: Rational Decision, Nomos Bd. 7 [1964], S. 140).
                        16    Bu saptama, tanımlayıcı hakikat teorileri ile kriteryolojik hakikat teorileri arasın-
                            daki ayrıma karşı değildir (bu konuda bkz. N. Rescher, The Coherence Theory
                            of Truth, Oxford 1973, S. 1 vd.; H. J. Wolff, Begriff und Kriterium der Wahrheit,
                            in: Festschr. f. R. Laun, Hamburg 1953, S. 587 vd.). Eğer bu ayrım mümkün ve
                            anlamlıysa, ki bunun lehinde söylenecek çok şey vardır. O zaman “doğru” kav-
                            ramı hakkında söylenenler, kriterolojik bir hakikat teorisi anlamında anlaşılma-
                            lıdır. Tanımlayıcı adalet teorileri ile kriterolojik adalet teorileri arasında bir ayrım
                            yapmanın mümkün olması durumunda aynı şey “adil” kavramı için de geçerlidir.
                            Tanımlayıcı teoriler ile kriterolojik teoriler arasındaki ayrımın mantıklı olduğu-
                            nun kabulü, bu tür teoriler arasında daha yakın ilişkiler bulunduğu varsayımını
                            ise dışlamaz.
                        17    Arne Naess’in nesnel fikir alışverişine yönelik ileri sürdüğü altı ana norm, bu
                            türden daha somut kurallar olarak kabul edilebilir. Bu normlar; (1) yanlı konuş-
                            maya karşı, (2) yanlı bildirimlere karşı, (3) yanlı çok anlamlılığa karşı, (4) umacı
                            yaratmaya karşı, (5) yanlı ilk ağızdan anlatımlara karşı ve (6) yanlı tartışma su-
                            numlarına karşı normlardır (A. Naess, Kommunikation  und  Argumentation,
                            Kronberg 1975, S. 160 vd.). Naess, bu normları “etkili bir fikir alışverişi” temin
                            etmek için temellendirir (Naess, a.g.e., S. 161).


                        208
   205   206   207   208   209   210   211   212   213   214   215