Page 260 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 260
Bölüm 13
Hukuk ve Metafizik
13.1 Benimsenen Analiz Çerçevesi ile Belirlenen Hukuki Bir İfadenin
Doğruluğu
13.1 Benimsenen Analiz Çerçevesi ile Belirlenen Hukuki Bir İfadenin Doğruluğu
Yukarıda Giriş bölümünde belirtildiği üzere, dilsel bir önermenin veya ifadenin doğru-
luğu, geleneksel felsefi literatürde, genellikle aşağıdaki üç alternatiften birine atıfta
bulunarak tanımlanır:
(a) tekabüliyet doğruluk kuramı: dilsel bir iddia ile dünyadaki karşılık gelen olgu ya da
olgu bağlamı arasında eşbiçimli bir resim ilişkisi vardır;
(b) tutarlılık doğruluk kuramı: bir dizi dilsel önerme veya argüman arasında karşılıklı
bir eşleşme ve iki taraflı bir uyum bulunmaktadır;
(c) pragmatik doğruluk kuramı: güvenilir ileri sürülebilirlik, bir inancın ampirik olarak
gözlemlenebilir sonuçları, hedeflenen argümantasyon kitlesinde onaylanması ya da
onaylanmaması veya toplumda belirli niteliklere sahip olduğunun yaygın olarak ka-
bul edilmesi ya da tanınması açısından tanımlanan belirli inançlara ya da kavramla-
ra uygulanabilir.
Hukuki bağlamda, hukukun kurumsal özelliklerine yer açmak için felsefi açıdan sağlam
ve güçlü bir doğruluk kuramı ile gerekli bağın biraz yumuşatılması ve zayıflatılması
gerekebilir.
Modern semantiğin iki kurucusundan biri olan Gottlob Frege ve Rudolf Carnap, hu-
kukun semantiğine spesifik olarak odaklanmasa da, Frege’nin dilsel bir göstergenin
veya ifadenin gönderimi (Bedeutung, nominatum) ve anlamı (Sinn) fikri, hukuk alanına
da genişletilebilir. Doğal olarak, aynı şey Carnap’ın kaplam ve içlem yöntemi için de
geçerlidir. Bir iddianın semantik gönderimi (Frege) veya kaplamı (Carnap) doğruluk
değerine eşit olduğundan, böyle bir dil anlayışı, mecburen, kısmen içsel olarak tutarlı bir
doğruluk anlayışına bağlı kalmayı gerektirir.
Modern hukuk, inşai, doğası gereği yoruma bağlı bir görüngü (Ronald Dworkin); bir
dizi farklı okuma ve yoruma açık olan esasen tartışmalı bir kavram (W. B. Gallie); ya
da kimliği her zaman itiraz edilmeye açık olan ve muhtemelen hukuki söyleme katılan-
lar tarafından yeniden tanımlanabilen müzakereci bir uygulamadır (Thomas Morawetz).
Bu nedenle, hukuk kavramının ya da hukukun nasıl anlamlandırılacağına ve yorumlana-
cağına dair hukuki bir iddianın anlamsal niteliklerini belirleyen kurucu ölçütlerin tek bir