Page 61 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 61
46 2. Hukukun Eşbiçimli Bir Kuramı: Karşılaştırılan İki Olgu-dizilimi Arasındaki Yapısal …
olgu-tanımı ve dünyada var olan belirli bir olgu bağlamı, seçilen eşbiçimliliğin anahtarı
söz konusu hukuk sisteminin içeriğiyle uyuşuyorsa, hukuki eşbiçimlilik öncülleri uya-
rınca bir yapısal benzerlik ilişkisinde yer alabilir. Böyle bir durumda, ilgili iki olgu
bağlamının hem içsel kategorik yapısı hem de dışsal biçimlendirme yapısı, Finlandiyalı
filozof Erik Stenius tarafından tutarlı bir şekilde analiz edildiği gibi birbiriyle eşleşmek-
tedir.
Realitenin içsel kategorik yapısı, temel “şeyler” veya nesnelerden, bunlara bağlı be-
lirli niteliklerden ve aralarındaki ilişkilerden oluşur; bu ise, olası olgu bağlamlarının
bütününü oluşturan çeşitli “şeyler + özellikler” kombinasyonlarının ortaya çıkmasına
neden olur. Dünyanın dışsal biçimlendirme yapısı sadece olgulardan, diğer bir deyişle
dünyada fiilen geçerli olan olgu bağlamlarından oluşur. Olgu bağlamları ve olgu bağ-
lamlarının dilsel açıklamaları olarak tanımlanan bu tür bir dil ve dünya kavramı, hukuki
olgu dizilimlerinin, hukuki olgu-tanımlamalarının semantik bağlamına yerleştirilebilir.
Biri (hukuki ya da diğer) olgu-tanımlamasında tasvir edilen, diğeri dünyada geçerli
olan iki olgu bağlamı arasında eşbiçimli bir ilişkinin varlığının doğrulanması, kendi
başına ampirik olarak doğrulanamayacak metafizik bir önermedir. Dahası, yapılacak
felsefi bir analizde Ludwig Wittgenstein’ın Tractatus Logico- Philosophicus’unun katı
felsefi duruşuna sıkı sıkıya riayet edilmiş olması durumunda, bu, meşru olarak üzerinde
50
bile konuşulamayacak bir şeydir. Realitenin içsel kategorik yapısı ile dilin mantıksal
sentaksı arasındaki yapısal benzerlik ilişkisi ve dünyanın dışsal biçimlendirme yapısı ile
dilin etkin ampirik semantiği ve pragmatiği arasındaki yapısal benzerlik ilişkisi fikri,
Tractatusçu öncüller altında anlamlı dilsel iddialar alanının dışındadır. Wittgenstein’ın
Tractatus’una göre, dilin ve dünyanın iç yapısı ve ikisi arasında var olan ilişki yalnızca
gösterilebilir, ancak anlamlı dilsel ifadelerle söylenemez veya tanımlanamaz.
51
Doğruluğun, dilin ve bilginin ön koşulları üzerine felsefi ve semantik bir kuram ola-
rak doğruluğun tekabüliyet kuramı, sağlam gerekçelere dayanır. Aynı şey, hukuki bağ-
lamdaki ürünü, daha somut ifade etmek gerekirse karşılaştırılan iki olgu bağlamı arasın-
daki yapısal yakınlığın varlığına veya yokluğuna ilişkin hüküm için de geçerlidir. Yuka-
rıda tartışıldığı üzere, olgu bağlamlarının realitenin yapı taşları olduğu ve anlamlı dilsel
ifadeler ile dünya arasında bir resim ilişkisinin geçerli olduğu şeklindeki Wittgens-
tein’ın Tractatus Logico- Philosophicus’unun özgül ontolojisi, Kaarle Makkonen’in
hukuk ve hukuki yorum kuramı için eşbiçimli bir ilişkinin eksiksiz bir tanımını verir.
Ayrıca doğruluğun tekabüliyet kuramı, Tarski’nin semantik doğruluk kuramı ışığında
okunabilir. Sonuç olarak, “tablonun beyaz olduğu” anlamına gelen S cümlesi, ancak ve
ancak, p’nin “tablonun beyaz olduğu” önermesel içeriğe eşit olduğu durumda, [p doğru
ise] doğrudur. Bununla birlikte, tablonun beyaz olup olmadığını nasıl bilebileceğimize
dair epistemolojik ve metodolojik sorulara böyle bir semantik sorgulamayla ulaşılamaz.
Hukukun nasıl anlamlandırılacağı ve yorumlanacağı konularına uygulandığı şekilde
doğruluğun tekabüliyet kuramı, diğer bilgi ve doğruluk kavramları açısından eleştirel
bir değerlendirmeye tabi tutulabilir. Tutarlılık kuramının bakış açısından, tekabüliyet
kuramının temel hatası, tüm insan bilgisinin doğası gereği dilsel ve toplumla ilgili olan
50 Wittgenstein, Tractatus Logico-Philosophicus, paragraf 6.53 - 7 (s. 186-189).
51 Wittgenstein, Tractatus Logico-Philosophicus, paragraf 4.12 - 4.1212 (s. 78/79).