Page 62 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 62
2.7 Eşbiçimli Hukuk Kuramının Eleştirel Bir Değerlendirmesi 47
boyutlarını bütünüyle göz ardı etmesidir, çünkü, bunlar, bir dilsel iddia ile dünya ara-
sındaki eşbiçimli bir ilişki içerisinde yakalanamazlar. Yine de yalnızca başkalarına
aktarılamayan öznel bir sezgi değil, özneler arası bir bilgiye sahip olmak, görüngüleri,
onlara dilsel bir anlatım vererek kavramsallaştırmak olduğundan, tüm insan bilgisi
zorunlu olarak dille iç içedir. Eşbiçimli hukuk kuramında, hukukun nasıl anlamlandırı-
lacağı ve okunacağı ile ilgili konular, eşbiçimliliğin anahtarının seçimi meselesine kadar
indirgenir ve diğer tüm hukuki yorumlama sorunları göz ardı edilir. Ayrıca karşılaştırı-
lan iki tür olgu-tanımlaması arasındaki yapısal benzerlik iddiası dışında, örneğin, huku-
kun kurumsal ve toplumsal kaynaklarından türetilmiş olan metinsel desteğin ve dilsel
cümlelerin karşılıklı tutarlılığının etkisine yer yoktur.
Pragmatist bir doğruluk ve bilgi kavramı açısından değerlendirildiğinde, dil ile dün-
ya arasında var olduğu iddia edilen bir tekabüliyet düşüncesi, herhangi bir doğru bilgi
öğesinin insanların yaşamı üzerindeki sonuçlarını ve dışsal etkilerini atlar. Pragmatistle-
re göre, herhangi bir doğru düşünce, William James’in konuyla ilgili olarak kavramsal-
laştırdığı şekliyle, “doğruluğunun herhangi birinin fiilî yaşamında ne gibi somut bir fark
yaratacağına” dair ampirik doğrulama testini ve yargılamasını geçmelidir. Dahası, teka-
büliyet kuramı, Thomas S. Kuhn’un bilim sosyolojisi ve içindeki değişimin dinamikleri,
hakkındaki açıklamalarında, yani The Structure of Scientific Revolutions (Bilimsel Dev-
rimlerin Yapısı) [Türkçe çevirisi, çev. Nilüfer Kuyaş, Kırmızı Yay. (2021)] eserinde
vurgulandığı gibi toplumla uyumlu bilgi boyutlarını göz ardı eder. Son çare olarak,
neyin uygun bilimsel bilgi olarak nitelendirileceği ve neyin böyle bir testi geçemeyeceği
konusunda son söz, her zaman bilim camiasına aittir.
Felsefi ontoloji ve semantik açısından bakıldığında, tekabüliyet kuramı, dilsel bir id-
dia ile dünyadaki ilgili olgu bağlamı arasında geçerli olduğu düşünülen ilişkinin son
derece tutarlı bir anlatımını sunabilir. Hukuki bağlamda, böyle bir eşbiçimli ilişki, bir
hukuk kuralının gerektirdiği olgu-tanımlaması ve buna karşılık gelen dünyadaki olgu
bağlamı ile ilgilidir. Kanun koyucu tarafından ortaya konulan ve/veya mahkemeler ve
diğer yetkililer tarafından uygulanan bu tür hukuki olgu-tanımlamalarının toplamı, böy-
le bir realite anlayışı ışığında akıllıca bir şekilde okunabilir. Doğru ve bilginin, bir dilsel
olgu-tanımlaması ile dünyada karşılık gelen olgu bağlamı arasındaki eşbiçimli bir ilişki
olarak tanımlanması, Alfred Tarski’nin semantik doğruluk kuramına uygun şekilde,
sezgisel olarak kabul edilmesi kolaydır.
Bununla birlikte, hukukun nasıl anlamlandırılacağına ve yorumlanacağına dair eşbi-
çimli bir yaklaşım, hâkimin elini oldukça boş bırakır. Hâkimin bakış açısına göre, hu-
kuki eşbiçimlilik, hâkimin en zor bulduğu konuları göz ardı eder: iki olgu-durumu ara-
sında eşbiçimli bir ilişkinin olmadığı hukuki karar verilecek çetin bir davada kanun
nasıl uygulanır? Makkonen’in terminolojisinde, hâkimin hukuki yorumlama metodolo-
jisine başvurmasının gerekli olduğu semantik belirsizlik durumu ve dava ile örtüşecek
hukuki bir normun bulunmadığı normatif boşluk durumu eşbiçimli yaklaşımın kapsamı
dışındadır. Sonuç olarak, eşbiçimli hukuk kuramı, hukuki ilkeleri kapsayamaz, çünkü
bunlar, dava için hukuk kurallarının son derece içeriksel bir şekilde okunmasını gerekti-
rir. Benzer şekilde, bazı semantik belirsizliklerle yüklenen herhangi bir hukuk kuralını
içermemektedir.