Page 103 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 103

84                                               2. Ahlaki Yargıların Rasyonelliği

                            Buradan hareketle, Chaim Perelman tek ve aynı temel kategorideki varlıklara aynı
                         şekilde  muamele  edilmesi  gerektiğini  öngören  “şeklî”  adalet  ilkesini  oluşturmuştur
                         (Perelman 1963, 16).
                            Bu ilkenin, dağıtıcı adaletle, malların (veya değerlerin) adil dağılımına yönelik, daha
                         kesin bir dizi normla tamamlanması gerekmekte ve böylelikle kişinin meziyetleri, yap-
                         tığı işler, ihtiyaçları vb. tarafından belirlenen aynı temel kategoriye aidiyetin tanımlan-
                         ması gerekmektedir. Perelman, altı “somut adalet formülü”nü ele almıştır. Bunlar aşa-
                         ğıdaki şekilde ifade edilebilir (Perelman 1963, 6 ve devamı).
                         1.  Kişi, her bireye aynı şekilde muamele etmelidir.
                         2.  Kişi, her bireye meziyetlerine göre muamele etmelidir.
                         3.  Kişi, her bireye yaptığı işlere göre muamele etmelidir.
                         4.  Kişi, her bireye ihtiyaçlarına göre muamele etmelidir.
                         5.  Kişi, her bireye mevkisine göre muamele etmelidir.
                         6.  Kişi, her bireye hukuki haklarına göre muamele etmelidir.
                            Örneğin aşağıdakileri ekleyerek bu tür formüllerin listesi elbette genişletilebilir:
                         7.  Kişi, her bireye, fedakârlıklarına ve acılarına göre muamele etmelidir.

                         8.  Kişi, her bireye, dağıtılan malları kullanma ve yüklenen külfeti taşıma kabiliyetine
                            göre muamele etmelidir.
                         9.  Kişi, her bireye, zaman ve mekândaki konumuna (örneğin bir sıraya) göre muamele
                            etmelidir (karşılaştırma için: ör. Eckhoff 1971, 46; Rescher 1966, 73 ve Lucas 1980,
                            164 ve devamı).
                            Kişinin malları bu ölçütlerin tamamına göre aynı anda dağıtamayacağından, bunların
                         arasında bir uzlaşma sağlanması gereklidir. Perelman, böyle bir uzlaşmanın, hakkaniye-
                         tin  bir  gereği  olduğuna  işaret  etmiştir  (Perelman  1963,  32  ve  devamı).  Uzlaşma  için
                         tartma ve dengeleme elbette gereklidir.
                            Bu bağlamda şu soru sorulabilir: Hangi değerler adil bir şekilde, eşit düzeyde hak
                         sahibi olanlar arasında eşit olarak dağıtılmalıdır? Aşağıdaki alternatifler dikkate alınabi-
                         lir (karşılaştırma için: Peczenik 1972, 523-524 ve 1971b, 21; karşılaştırma için: Adolph
                         Wagner, F.Y. Edgeworth ve A.C. Pigou ile ilgili olarak Welinder 1974, 86-87):
                         a.  Dağıtılacak mallar dağıtıcının tasarrufunda olan mallardır. Örneğin bir işveren, ma-
                            aşları kendi banka hesabından öder.
                         b.  Dağıtılacak mallar sadece dağıtıcının tasarrufunda olan mallar değil, aynı zamanda
                            alıcının hâlihazırda sahip olduğu ve yeniden dağıtılacak mallardır. Bu tür bir düzelti-
                            ci adalet, alıcıların bir bütün olarak konumunun, kişinin meziyetleri, yaptığı çalış-
                            malar, ihtiyaçları vb. ile orantılı olarak düzenlenmesi gerekliliğini bir başlangıç nok-
                            tası olarak alır. Bu doğrultuda, sosyal yardımlar ve vergiler eşit olarak değil, insanla-
                            rı daha eşit hâle getirmek amacıyla oldukça eşitsiz bir şekilde dağıtılmaktadır.
                            Düzeltici adalete yönelik bir argüman, yeniden dağıtım sorusuyla ilgili politik ko-
                         numa  işaret  eder.  Bu  tür  soruların,  diğerlerinin  yanı  sıra,  bireyin  kendisine  ait  olanı
                         muhafaza etme talebi ve ihtiyaç duyduğunda yardım alma talebinin tartılmasını ve den-
                         gelenmesini gerektirdiğini varsaymak akla yatkındır.
   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108