Page 105 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 105
86 2. Ahlaki Yargıların Rasyonelliği
Hem dağıtıcı adalet normları hem de denkleştirici adalet normları, tartma ve denge-
leme ile yakından bağlantılıdır. Çeşitli ilkeler çakıştığında, bunları birbirine karşı tart-
mak ve dengelemek gerekir. (karşılaştırma için: Perelman 1963, 33: “saf uzlaşma”;
karşılaştırma için: Friedrich 1963, 43: “ilgili siyasi toplulukta yaygın olan değerler te-
melinde ... dengeli değerlendirme”; karşılaştırma için: Weinberger 1978, 208).
Dolayısıyla adalet normları ilk bakışa dayalı bir karaktere sahiptir. Bir malın dağıtı-
cısı, dağıtımın alıcıların meziyetlerine, yaptıkları işlere, ihtiyaçlarına vb. ne ölçüde
uyduğu sorusunu mutlaka dikkate almalıdır. Ancak nihai dağıtım için net bir ölçüte
sahip değildir. Tartışılan kuram, adaleti, tek ve aynı temel kategorideki varlıklara aynı
şekilde muamele edilmesi gerektiği gerçeğiyle tanımlar. Dolayısıyla “A, B’ye adil mu-
amele eder” ifadesi, “A, B’ye aynı temel kategorideki diğer üyelere eşit muamele eder”
ifadesiyle eş değerdir. Bu ifadelerden ikincisi kuramsal bir önerme olsaydı, kuramsal
bilişselci veya daha doğru şekilde ifade etmek gerekirse doğalcı olurdu. Ancak bu ifade
belirsizdir. Bunu kesin bir şekilde yorumlamak için kimin aynı temel kategoriye ait
olduğunun söylendiği varsayılır. Bunu kesin bir şekilde ifade etmek için bir tartma
eylemi gerçekleştirilmesi gereklidir. Sonuç olarak, kuram hem kuramsal hem de pratik
bir anlama sahiptir; bunlardan birincisi adalet, eşitlik ve bir dizi ilk bakışta eşitlik ölçütü
arasındaki bağlantıyla, ikincisi ise kimin kimle eşit olduğuna karar verme sürecinde
tartma ve dengelemenin rolüyle ilgilidir.
2.6.2 John Rawls’un Adalet Kuramında Tartmanın Rolü
John Rawls, başka bir adalet anlayışı geliştirmiştir.
1. Rawls, adil bir eylemin ne olduğunu doğrudan incelememiş ancak toplumun adil bir
şekilde örgütlenmesi sorununu ele almıştır.
2. Kuramın başlangıç noktası, bir varsayımsal toplumsal sözleşmedir. Bir toplumun
örgütlenmesi, “eşitliğin başlangıçtaki konumunda” bulunan makul bireyler tarafın-
dan kabul edilecek ise adildir. Rawls bu “konumu” iki koşul arasındaki bir uzlaşma-
ya (“yansımalı denge”) uyarlamıştır: 1) tarafsızlığı sağlamalı ve 2) makul adalet ilke-
lerinin oy birliğiyle kabulünü sağlamalıdır.
Rawls bu “yansımalı dengeyi” şu şekilde nitelendirmiştir: “Bir ileri bir geri giderek,
bazen sözleşme koşullarındaki şartları değiştirerek, bazen de yargılarımızı geri alarak
[...], eninde sonunda hem makul koşulları ifade eden hem de değerlendirmeye alarak
usulüne uygun bir şekilde fazlalıklardan arındırdığımız ve düzelttiğimiz yargılarımıza
uygun ilkeler ortaya çıkaran ilk duruma ait bir tanım bulacağımızı varsayıyorum (Rawls
1971, 20).
Eşitliğin başlangıçtaki konumu aşağıdaki özelliklere sahiptir:
a. Rasyonellik. Başlangıçtaki konumda kim varsa, toplumun farklı örgütlenmeleri
arasında rasyonel bir seçim yapar.
b. Egoizm. Seçim, kişinin kendi çıkarlarını koruma niyetine göre belirlenir.
c. Cehalet perdesi. “Bu durumun temel özelliklerinden biri, hiç kimsenin toplumda-
ki yerini, sınıfsal konumunu veya sosyal statüsünü ya da doğal varlıkların ve ka-