Page 109 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 109
90 2. Ahlaki Yargıların Rasyonelliği
7. Rawls’un öncelik kurallarına göre, birinci ilke koşulsuz olarak ikincisinden önce
gelir ve ikincisi, koşulsuz olarak verimlilik, zenginlik vb.den önce gelir. Ancak bu
öncelik sırası, Afrika’nın büyük bir kısmı gibi açlık çeken toplumlarda son derece
gariptir. Her şeyden önce aç insanlar ekmeği özgürlüğe tercih ederler. Ayrıca sürekli
kalkınmayı ve gelecek nesillerin refahının artırılmasını temin etmek için fedakârlık
yapmayı tercih edebilirler.
Diğer taraftan Rawls (1971, 287), şu görüşü dile getirmiştir: “İnsanlar fakirken ve ta-
sarruf yapmak zor iken daha düşük bir tasarruf oranı gerekli olmalıdır. Daha zengin bir
toplumda ise gerçek yük daha az olduğu için daha fazla tasarruf yapılması makul olarak
beklenebilir. Nihayetinde, adil kurumlar bir kez sağlam bir şekilde kurulduktan sonra
gereken net birikim sıfıra düşer.”
Gerçekten de bu tür değerlerden oluşan koşulsuz bir sırayı kabul etmek zordur. Ada-
leti birçok hususun tartılması ve dengelenmesi ile ilgili bir mesele olarak görmek daha
akla yatkındır.
Rawls’un kuramı, adaleti, toplumun örgütlenmesinin, onun ilkelerine uygun olması
gerçeğiyle özdeşleştirmektedir. Bu durumda, söz konusu ifade Moore’un “açık soru
argümanı” aracılığıyla eleştirilebilir: “Elbette, S toplumunun örgütlenmesi ilkelere kar-
şılık gelmektedir, ama adil midir?” Bu soru anlamlı olduğuna göre, adalet bu ilkelerin
yerine getirilmesiyle özdeş olamaz. Böylelikle aşağıdaki açıklama tamamen haklılık
kazanmış olur: “Bir kişinin ‘Başlangıç konumunda, faydacılık ilkesiyle yönetilen bir
toplumsal sistemi tercih ederdim çünkü böyle bir sistem, imkânlarımı en üst düzeye
çıkarırdı; ancak adaletsiz olduğundan ahlaki olarak böyle bir sistemi reddediyorum.’
dediğini varsayalım. Rawls’a göre böyle bir şeyi söylemek kendi içinde çelişkili olurdu;
ancak bu ifade kendi içinde çelişkili görünmemektedir ve hatta doğru bile olabilir”
(Tugendhat 1979, 88-89; karşılaştırma için: Hare 1973, 249; Browne 1976, 1; Höffe
1977, 423).
Şüphesiz, adalet ile özgürlük, eşitlik ve en az avantajlı durumda olanın korunması
idealleri arasında bir bağlantı vardır. “S toplumunun örgütlenmesi adildir” ifadesi, “S,
özgürlük, eşitlik ve en az avantajlı durumda olanın korunması ile ilgili olarak tarafsız
gözlemcilerin belirleyeceği gereksinimleri yerine getirmektedir” ifadesiyle (özdeş ol-
masa da) benzer bir anlama sahiptir. Ancak bu ifadelerden ikincisi belirsizdir. Bunu
kesin bir şekilde yorumlamak için kişinin nihai olarak kendi iradesine, duygularına ve
hislerine bağlı olan çeşitli özelliklere yönelik bir tartma eylemi gerçekleştirdiği varsayı-
lır. Rawls bir yorum sunmaktadır, ancak başka yorumlar da mümkündür.
Sonuç olarak, Rawls’un kuramının hem kuramsal hem de pratik bir anlamı vardır.
Bunlardan ilki, adalet ile özgürlük, eşitlik ve en az avantajlı durumda olanın korunması
idealleri arasındaki bağlantı ile ilişkilidir. İkincisi, bu ideallerin tam anlamının ne olma-
sı gerektiğine karar vermek için tartma ve dengeleme rolüne bağlıdır.
2.6.3 Robert Nozick’in Adalet Kuramında Tartmanın Rolü
Robert Nozick, diğerlerinin yanı sıra, Rawls’un dağıtıcı adalet kuramını, birçok şeyin
başlangıçtan itibaren belirli kişilerle ilişkilendirildiğini kabul etmemesi yönünden eleş-