Page 99 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 99

80                                               2. Ahlaki Yargıların Rasyonelliği

                         sinden çok az şey geriye kalmıştır. Bunun yerine, kişinin yapmaya çalıştığı şey, olaylara
                         hem kendi bakış açısından hem de diğer kişinin bakış açısından aynı anda bakmak ve
                         her  iki  açıdan  da  kabul  edilebilecek  eyleme  rehberlik  eden  ilkeler  keşfetmektir  veya
                         daha doğru bir şekilde ifade etmek gerekirse, yalnızca bir kişi değil sonsuz sayıda kişi
                         olduğu için tüm gerçek bakış açılarına uygun ilkeler keşfetmektir. Ancak herhangi bir
                         ilkenin bu kadar ağır bir sınavı geçip geçemeyeceği şüphelidir. Beklentilerimizi biraz
                         düşürmeli ve her bakış açısından yürekten onaylanabilecek ilkeleri değil, farklı gerçek
                         bakış açıları arasında kabul edilebilir bir uzlaşmayı temsil eden ilkeleri aramamız ge-
                         rekmektedir” (Mackie 1977, 93).
                            Hare’in  orijinal  katkılarından  biri,  aşağıdaki  iki  ahlaki düşünce düzeyi  kuramıdır.
                         Eleştirel  düzey,  bu  tercihlerin  tartılması  ve  dengelenmesi  ile  birlikte  akla  gelen  tüm
                         durumlardaki  diğer  insanların  tercihleri  konusunda  eksiksiz  bilgi  sahibi  olunmasını
                         içerir. Sadece bir “baş melek” (“archangel”) böyle bir görevi yerine getirebilirdi. “Baş
                         melek”in karşıtı olan bir “cahil” (“prole”) ise, “eleştirel” düşünme yeteneğinden yok-
                         sundur.  Böyle  bir  kişinin  sezgisel  düzeyde  kalması,  diğer  bir  deyişle  yalnızca  kendi
                         ahlaki  sezgilerini  ve  bazı  yerleşik  ahlaki  ilkeleri  (örneğin  kişinin  başkalarını  zarara
                         uğratacak  şekilde  yaşamaması,  arkadaşlarına  yalan  söylememesi,  çocuklarını  ihmal
                         etmemesi, köpeğine eziyet etmemesi vb.) takip etmesi gerekir. Baş melek ise bazı sezgi-
                         lerin ve ilkelerin az çok tercihlerin hesabına karşılık geldiğini gösterebilir. Cahil bunu
                         bilmez ama yine de doğru hareket eder. Sıradan insanlar ise ne baş melek ne de cahildir.
                         Daha  ziyade  her  ikisinin  bir  ortalamasıdır.  Bazı  ahlaki  sezgileri  vardır;  bazı  ilkeleri
                         takip ederler ve bunların diğer insanların isteklerine karşılayıp karşılamadığını kontrol
                         etme kabiliyetine sahiptirler (Hare 1981, 44 ve devamı).
                            İnsanlar  bazı  karşı  örnekler  vererek  genelde  faydacılığı  ve  özelde  Hare’in  kuramını
                         sıklıkla eleştirmektedir. Örneğin çoğu insanın mutluluğu içkide arama tercihini de içeren
                         (uyumlu ve evrenselleştirilebilir) bir tercihler sistemi gösterdiğini varsayalım. Bu durum-
                         da,  alkollü  içeceklerin  ücretsiz  olduğu  bir  alkolikler  topluluğu  yaratmamız  gerekir  mi?
                         Böyle bir sistemin, ırkın saflığını tehlikeye attığı düşünülen insanları yok etme tercihini
                         içerdiğini varsayalım. Bu hâlde “alt insanları (subhumans)” öldürmemiz gerekir mi?
                            Bu tür karşı örnekler, bir İyilik kuramı olarak görülen faydacılığın, bazı temel norm-
                         lara  dayanan  bir  Haklılık  kuramı  ile  tamamlanmasının  nedenleri  olarak  görülebilir.
                         İkincisine ait özel bir durum, bir haklar kuramından oluşabilir. Dolayısıyla başkalarının
                         tercihlerine  bakılmaksızın,  tüm  insanların  yaşama  hakkı  vardır.  Ancak  kişi,  Hare’in
                         faydacılığı  ile  hakları  uzlaştırmaya  çalışabilir.  Örneğin  bir  bireyin  yaşama  tercihinin,
                         çok sayıda ırkçının o kişiyi öldürme tercihinden daha ağır basacak kadar güçlü olduğu
                         varsayılabilir. Öte yandan, tercihlerin gücüne ilişkin hipotezleri test etmek kolay değil-
                         dir. Bunların insan doğası kuramlarının bazılarına dayandırılmaları gerekebilir.
                            Hare, bu tür itirazlara cevap olarak sadece çoğu insanın ne sarhoş ne de katil oldu-
                         ğunu varsaymaktadır. Bu şekilde, Hare’in kuramı, insan doğasına ilişkin varsayımlara
                         dayanan doğal hukuk kavramlarına yaklaşmaktadır. Dahası, insanlar gerçekten bu tür
                         tercihlere sahip olsaydı, baş melek onlara, uzun vadede içki içme ve insan öldürmenin
                         sonuçlarının  daha  fazla  tercih  ettikleri  diğer  bazı  şeyleri  şiddetle  tehlikeye  atacağını
                         gösterebilirdi. Böylece aşırı alkol tüketimini veya bazı insanları yok etme tercihini içe-
                         ren bir sistemin tutarlı ve evrensel hâle getirilemeyeceğini gösterecekti.
   94   95   96   97   98   99   100   101   102   103   104