Page 98 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 98
2.5 Ahlaki Kuramlarda Tartmanın Rolüne İlişkin Bazı Örnekler 79
Ayrıca buradan kişinin kendisine davranılmasını istediği gibi başkalarına davranması
gerektiği sonucu çıkar. “Evrenselleştirilebilirlikten, şu anda belirli bir kişiye belirli bir
şey yapmam gerektiğini söylersem, aynı kişisel özelliklere sahip olmak ve özellikle aynı
motivasyonel durumlarda bulunmak da dâhil olmak üzere tam olarak bu kişiyle aynı
durumda olmam durumunda aynı şeyin bana da yapılmasının gerektiği görüşüne bağlı
kaldığım sonucu çıkar. Ancak bu kişinin hâlihazırda sahip olduğu motive edici durum,
benim o anki durumuma oldukça ters düşebilir. Örneğin kendisine yapmak zorunda
olduğumu söylediğim şeyi ona yapmamı hiç istemiyor olabilir. Ancak onun motivasyo-
nu da dâhil olmak üzere, kendimi tam olarak onun yerine koyarsam buna uygun bir
motivasyonu kendim elde ederim...” (Hare 1981, 108-109).
Özetle, bir kimse, başkalarına, ne istediklerini, kaç kişinin belirli bir tercihi olduğunu
ve tercihlerinin ne kadar güçlü olduğunu göz önünde bulundurarak tercihlerin bir hesap-
lamasına göre davranmalıdır.
Tercihlerin böyle bir hesaplaması, basit toplama ve çıkarma ile aynı şey değildir.
Öyle olmuş olsaydı, kuram dağıtımla ilgili standart bir eleştiriye açık olurdu. Toplumun,
belirli “refah birimlerini” (örneğin pasta) üreten ve tüketen A, B ve C adlı üç kişiden
oluştuğunu hayal edelim. Daha sonra, bu toplumun aşağıdaki dağılımla karakterize
edilen iki alternatif örgütü olan I ve II arasında bir seçim yapalım:
I. A, 10 pasta alır. B, 10 pasta alır. C, 10 pasta alır.
II. A, 2 pasta alır. B, 2 pasta alır. C, 30 pasta alır.
Bu durumda, yalnızca refahı en üst düzeye çıkarmakla ilgilenen bir kişi, (bu seçim
çoğu insanın ahlaki sezgileriyle çelişse de) II’yi seçmek zorunda kalacaktır. Yine de bir
faydacı bunu yapmak zorunda değildir. Azalan marjinal faydaya da dikkat etmesi gerek-
lidir (karşılaştırma için: Simmonds 1986, 32). Bu itibarla bir faydacı, zengin adama
verilen fazladan 10 pastanın bu adamın tercihlerinin tatminine katkısının önemsiz dü-
zeyde olduğunu, ancak fakirlere verilen ilave pastaların çok daha önemli olacağını ve
belki de bu kişilerin açlıktan kurtulmalarını sağlayacağını kolaylıkla vurgulayabilir.
Ancak bu durum, tercihlerin tartılması ve dengelenmesi hikâyesinin tamamı değildir.
Örneğin insanları çok çalışmaya özendirmek için bir teşvik olarak eşitsiz dağıtımın rolü,
bazı yeniden dağıtımcı kurumları sürdürmenin maliyeti vb. diğer etkenler de tartılmalı
ve değerlendirilmelidir (karşılaştırma için: Simmonds 1986, 32 ve devamı).
Dolayısıyla “x ahlaki olarak iyidir” ifadesi, “insanların x lehine olan birleşik tercih-
leri, x aleyhine olan birleşik tercihlerinden daha ağır basmaktadır” ifadesine dayanmak-
tadır. Bu ifadelerden ikincisi, kuramsal bir önerme midir? Durum böyle olsaydı, Hare’in
kuramı doğalcı olurdu. Ancak Hare bunu inkâr etmektedir. Örneğin John’un özgürlük
tercihinin Peter’ın güvenlik tercihinden daha ağır bastığını tespit etmek için bir ahlaki
düşünür sadece tercihleri tanımlamakla kalmamalı, aynı zamanda bunları kendi tercihle-
ri olarak benimsemeye karar vermeli ve ardından bunları kendi özgürlük ve güvenlik
tercihleriyle aynı şekilde tartıp dengelemelidir.
Bu tartma şekli bazı sorunlar yaratmaktadır. “Kişinin; arzularını, zevklerini, tercihle-
rini, ideallerini ve değerlerini ve ayrıca diğer niteliklerini kabul edebilmesi için kendini
tamamen başka birinin yerine koymasını içerir”. Ancak bu durumda, kişinin kendisini
karşıdakinin yerine koymasından bahsetmek pek mantıklı olmaz, çünkü kişinin kendi-