Page 201 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 201

182                                               5. Yürürlükteki Hukuk Nedir?

                            Hans Kelsen, en mükemmel pozitivist hukuk kuramını oluşturmuştur. Kelsen’e göre
                         gerçek hukuki araştırma, hukuki, ahlaki, sosyolojik ve diğer bileşenlerin gerekçelendi-
                         rilmesi  mümkün  olmayan  bir  karışımıdır.  Bu  nedenle  yabancı  etkilerden  kurtarılması
                         gerekir. Kelsen’in saf hukuk kuramı, deyim yerindeyse bu şekilde saf hâle getirilmiş
                         hukuki araştırmanın genel bir parçasıdır.
                            Saf hukuk kuramı, insanların gerçekte ne yaptıklarıyla değil, pozitif hukuk açısından
                         yapılması  gerekli olanlarla  ilgilenir.  Sonuç  olarak  sadece  ve  sadece  hukuki  normları
                         inceler.
                            Norm, başka bir kişinin davranışına yöneltilen bir irade eylemi duygusudur. (Karşı-
                         laştırma için: yukarıdaki bölüm 2.2.2)
                            “Kim bir emir verirse, bir şey kastetmiş olur. Karşıdaki kişinin bunu anlamasını bek-
                         ler. Emri verirken karşıdaki kişinin belirli bir şekilde davranmasının gerekli olduğunu
                         kasteder. Bu, onun irade eyleminin anlamıdır” (Kelsen 1979, 25).
                            Bir hukuki norm, bir yorumlama planı olarak işlev görür. Hukuki yorumlama, doğa
                         bilimlerindeki yorumlamadan şu anlamda farklıdır: Hukuki yorumlama yalnızca olayla-
                         rın  gidişatını  geçerli  bir  norm  açısından  ele  alır;  doğa  bilimlerindeki  yorumlama  ise
                         almaz.
                            “Bir eylemin bir cinayet değil de bir infaz niteliğinde olduğu duyularla kavranamaz;
                         öncelikle bir düşünme sürecinden, somut olarak ifade etmek gerekirse ceza kanunu ile
                         yapılan mukayeseden ve ceza davası sürecinden çıkarılır.” (Kelsen 1960, 4).
                            Kelsen,  hukuki  norm  ile  hukuki  ifade  arasında  bir  ayrım  yapmaktadır.  Bu  ayrım,
                         gerçek ve yapay olarak adlandırılan hukuki ifadeler arasındaki farka yakın bir şekilde
                         karşılık gelmektedir; karşılaştırma için: bölüm 1.5.1. Kelsen’e göre hukuk bilimi, huku-
                         ki normları değil, hukuki beyanları dile getirmektedir.
                            “Aradaki fark şu gerçekte kendini göstermektedir: Hukuk biliminde formüle edilmiş
                         olan, [...] kimseye herhangi bir şeyle ilgili yükümlülük yüklemeyen veya hak vermeyen
                         gereklilik ifadeleri doğru veya yanlış olabilir. Hukuki bir otorite tarafından çıkarılan ve
                         tüzel kişilere yükümlülük yükleyen veya hak veren gereklilik normları ise doğru veya
                         yanlış olamaz; sadece geçerli ya da geçersiz olabilir.” (Kelsen 1960, 75 ve devamı).

                            Böylece  bir  hukuk  bilim  insanı,  hukuk  normlarının  içeriği  ve  geçerliliği  hakkında
                         doğruyu söylemeye çalışır.
                            Hem hukuki normlar hem de hukuki ifadeler “gereklidir”, “mümkündür” vb. bir dil-
                         de ifade edilir. Kişi her iki durumda da doğal olgusal gerçeklerle değil, “gereklilik” ile
                         yetinmek durumundadır. Fark, nedensel yasalarla karşılaştırıldığında özellikle net gö-
                         rülmektedir. Nedensel bir yasa, “Eğer A varsa, B de meydana gelmiştir” derken, yasal
                         bir ifade “Eğer A varsa, B’nin de meydana gelmesi gereklidir (gelmelidir)” der.
                            “Bir hukuki ifade, iki unsuru, (nedensel) bir doğa yasasına benzer bir şekilde bağlar.
                         Ancak hukuki ifadede belirtilen bağlantı, doğal hukukta açıklanan nedensel bağlantıdan
                         tamamen farklı bir içeriğe sahiptir. Hukuki ifadede, ‘A varsa B meydana gelir’ değil, ‘A
                         varsa B’nin meydana gelmesi gereklidir’ denir” (Kelsen 1960, 80).
                            Kelsen’in görüşlerini değerlendirirken, iki bileşen arasında bir ayrım yapmak gere-
                         kir. İlki, bir hukuk bilim insanı göz önüne alındığında çok akla yatkın bir tavsiyedir:
   196   197   198   199   200   201   202   203   204   205   206