Page 250 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 250

5.6 Yürürlükteki Hukukun Bir Bileşeni Olarak Normlar                231

                            rak edindiyse A’nın mülkü kullanmasına izin verilir ve A mülkü satabilir ve kulla-
                            nımına müdahale eden kişiye karşı yasal işlem başlatabilir. Böylece, “v1-v n koşulları
                            sağlanırsa, x, H’yi yapmalıdır (yapabilir vb.)” yapısına sahip bir norm elde edilmesi
                            ümit edilebilir. Bu nedenle Ross, “mülkiyet”i; “olgusal koşulları” (satın almak, miras
                            edinmek vb.) ve normatif sonuçları özetleyen salt bir sunum aracı olarak yorumla-
                            mıştır.
                            Burada bir tür vasıflandırma normu olarak yorumlanan yetkinlik normlarına ilişkin
                         olarak, Ross, şunları yazmıştır: “Yetkinlik normları şu şekilde mantıksal olarak davranış
                         normlarına  indirgenebilir:  yetkinlik  normları,  bunların  içerisinde  belirtilen  usule  göre
                         oluşturulmuş davranış normlarına göre hareket etmeyi zorunlu kılar” (Ross 1968, 118).
                            Elbette, Ross ve diğer “indirgemeciler”, tüm hukuk düzeninin, içerisinde “mülkiyet”
                         gibi sözcüklerin olmadığı davranış normlarına dönüştürülmesi durumunda dahi böyle bir
                         dönüşümün tüm sınırları aşacağı gerçeğini kabul etmişlerdir. Bu nedenle “mülkiyet” gibi
                         kavramları getiren kurucu normlar, yasayı çok daha özlü bir şekilde formüle etmeyi sağ-
                         layan,  faydalı  sunum  araçlarıdır.  Yine  de  kullanışsız  olmakla  birlikte,  dönüştürmenin
                         mümkün olduğu konusunda ısrar etmişlerdir (karşılaştırma için: ör. Ziembinski 1970, 30).
                            Ancak daha önemli bir itiraz şudur. Dönüştürme, bir kişinin kurucu normların ama-
                         cını kavramasını imkânsız hâle getirir. Oluşturdukları kurumlar (mülkiyet gibi), davra-
                         nış normlarına indirgenemeyen daha kapsamlı bir anlama sahiptir.

                            a.  Mülkiyet, sadece mülk sahibinin mülkü kullanmasına izin verildiğini değil, aynı
                              zamanda satabileceğine de işaret eder. Bu, alıcıyı mülk sahibi hâline getirmeye
                              yetkin olduğu anlamına gelir. Ayrıca alıcı başka bir alıcıya satış yapmaya yetkin-
                              dir ve bu yetkinlikler sonsuza kadar sürer. Analize ne kadar devam edilirse edil-
                              sin, mülkiyet kavramından kurtulmak mümkün değildir.
                            Elbette, mülkiyetin sonuçlarını göz ardı eden ve kavramı “olgusal koşullar” ile öz-
                         deşleştiren şartlı bir tanım kullanılarak, bu tür bir sonsuz geriye gidişten kaçınılabilir:
                         Bu durumda mülk sahibi, eşyayı satın alan, miras alan vb. kişi olarak anlaşılır. Yine de
                         mülkiyetin  koşulları  açısından,  durum  hemen  hemen  aynı  derecede zordur. A kişisi,
                         mülkü satın alarak, mülkün sahibi olmuştur. Satın almak, mülkü eski sahibinden almak-
                         tır vs. Elbette, bir bütün olarak hukuk düzeni, bu tür bir geriye gidişi ortadan kaldıracak
                         kurallar içermektedir. Bahsedilen zincirdeki ilk mülk sahibi, konumunu; işgal, iyi niyet-
                         le kazanma vb. yollarla kazanmıştır (karşılaştırma için: Strömberg 1980, 112-113; karşı-
                         laştırma  için:  Wedberg  1951,  246  ve  devamı).  Dolayısıyla  “mülkiyet”  sözcüğü,  asıl
                         mülkiyeti edinme koşullarını düzenleyen normlara başvurularak tanımlanmaya çalışıla-
                         bilir. Ama yine de mülkün ilk sahibi mülkün bir başkasına ait olduğunu bilseydi, işgal,
                         ilk mülkiyeti yaratmayacaktı. Bu şekilde, işgal yoluyla mülkiyet kavramı, işgal anında
                         kimsenin mülk sahibi olmadığını varsaymaktadır (karşılaştırma için: Eckhoff 1969, 63
                         ve  devamı).  Burada  da  yine  ne  mülkiyet  ne  de  onu  yaratan  kurucu normlar ortadan
                         kaldırılamaz.
                            b.  Mülkiyet vb. ile ilgili çeşitli düşünceler, birçok insan tarafından onaylanan, yerle-
                              şik bir dünya resminin parçasıdır. Dolayısıyla “mülk sahibi”, “vatandaş”, “evli-
                              lik” vb. kavramlar, yalnızca kanunların lafzını tanımlarken değil, aynı zamanda
                              bunların doğru yorumlanmasıyla ilgili ahlaki ve siyasi bir tartışmaya katılırken de
   245   246   247   248   249   250   251   252   253   254   255