Page 49 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 49
30 1. Hukuki Muhakeme İkilemi: Ahlaki Değerlendirme mi Yoksa Hukukun Tanımlanması mı?
ne uyması ve vatandaşların siyasete katılmasına imkân tanıması ile açık bir kavramsal
bağlantıya sahiptir. Düşünce özgürlüğü, diğer temel haklar, hukuki güvenlik, kuvvetler
ayrılığı ve sorumluluk paylaşımı ile olan bağlantısı ise daha belirsizdir. Demokrasi
kavramı, makul bir biçimde iki şekilde yorumlanabilir. Yorumlardan birine göre, hakla-
rın uygulanması, hukuki güvenlik, kuvvetler ayrılığı vb. konular, demokrasinin yalnızca
nedensel birer koşulunu oluştururlar. Bir başka yoruma göre ise bunlar tam anlamıyla
gelişmiş bir demokrasinin kavramsal olarak gerekli birer koşulunu oluştururlar.
Her hâlükârda, temel haklar ile Kıta Avrupası siyaset felsefesinde “Rechtsstaat” (hukuk devleti)
olarak ifade edilen tanınmış kurum arasında, kavramsal olarak gerekli ve analitik bir ilişki var-
dır. Temel hakların hukuki geçerliliğinin tam olarak gelişmiş bir hukuk devleti (Rechtsstaat)
için kavramsal olarak gerekli koşul teşkil ettiği ve aynı zamanda, bir hukuk devleti mevcut ol-
madığında ise kavramsal nedenlerden dolayı temel hakların geçerliliğinden bahsedilemeyeceği
sonucunu destekleyen birçok neden bulunmaktadır.
Hem demokrasi ana fikri hem de ölçütler, nispeten genel bir karaktere sahiptir. Bunlar,
örneğin İsveç, Batı Almanya ve Kuzey Amerika demokrasisi için eşit derecede önemli-
dir. Ancak politik dil ve dolayısıyla demokrasi için gerekli koşullar değişebilir. Günü-
müzde, “bir adam bir oy” ilkesi, herkes tarafından çoğunluk kuralının bir sonucu, dola-
yısıyla demokrasinin bir ön koşulu olarak görülmektedir. Yine de birkaç nesil önce,
kadınlar ve varlıklı olmayan kişiler, genel olarak demokratik olarak değerlendirilen
eyaletlerde oy kullanma hakkından yoksundu. Öte yandan, demokrasi için yeterli olan
tek bir ölçüt yoktur. Belki, bir araya gelerek bu tür yeter koşulları oluşturabilecek bazı
ölçüt kombinasyonlarından bahsedilebilir. Ancak uygulamada büyük zorluklarla karşı-
laşılmaktadır.
Örneğin bir devletin belirtilen ölçütlerin tümünü belirli bir derecede yerine getirdiğini, ancak ik-
tidar partisinin hem sendikaları hem de işveren derneklerini kontrolü altında bulundurduğunu,
tüm büyük şirketlere hâkim olduğunu, neredeyse tüm gazetelerin sahibi olduğunu vb. varsaya-
lım. Burada, muhalefet özgürce hareket edebilir, ancak siyasi gücü devralma şansına sahip de-
ğildir. Böyle bir durumda, devletin demokratik olup olmadığından şüphe duyulabilir. Bu, tartı-
şılmayı hak eden bir soru olup söz konusu devletin yerine getirdiği ve yerine getirmediği (yeni
belirlenmiş olabilecek) ölçütlerin tartılmasını gerektirmektedir.
Demokrasinin ölçütleri yalnızca olağan dilde oluşturulmakla kalmaz, aynı zamanda
ahlaki olarak da gerekçelendirilir. Ölçütleri daha net bir şekilde ifade etmek ve bunları
somut toplumlara uygulamak için ahlaki değerlendirmelere de ihtiyaç duyulmaktadır.
Bazı ölçütleri belirli bir düzeye kadar yerine getiren ancak diğer ölçütleri bir kenara
bırakan belirli bir devletin demokratik olup olmadığı konusunda hem lehte hem de
aleyhte gerekçeler sunulabilir. Bu gerekçelerin tartılması ve dengelenmesi gereklidir.
Ölçütlerden sadece birini uygularken dahi bir tartma işlemine ihtiyaç duyulabilir. Örne-
ğin temel insan haklarına ve siyasi haklara saygı gösterilmesi, bir devleti ne kadar de-
mokratik yapar? Belirli bir toplumda çoğunluk kararlarına büyük önem verilmesi, insan
haklarını ciddi şekilde kısıtlasa bile bir devleti demokratik kılar mı? Örnekler çoğaltıla-
bilir.
1. Çıkarların Siyasi Temsili. Demokrasinin en önemli özelliklerinden biri, iktidardaki-
lerin vatandaşların ortak çıkarlarını koruması ve çeşitli özel çıkarları birbirine karşı
tartmasıdır (karşılaştırma için: Eikema Hommes, 31 ve devamı).
Dolayısıyla hukuki karar verme sürecine nüfuz eden ahlaki yargıların, vatandaşların
ortak çıkarlarıyla bağlantılı olması gerekmektedir. Bununla birlikte, başta hukuki gü-