Page 60 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 60
2.1 Bilişselci ve Bilişselci Olmayan 41
tam olarak nerede var olduğunu (A’nın elinde, ekmekte, B’nin ağzında vs.) ifade etme-
ye çalışmak anlamsızdır. Değerler de zaman ve mekân dışında bir dünyada var olamaz
çünkü böyle bir dünya var olamaz. “Zaman ve mekânın dışındaki dünya” ifadesi kendi
içinde çelişkilidir. Değer ifadeleri de kendi içinde çelişkilidir. Görünüşte nesneler hak-
kında bir şeyler anlatır ama aslında yalnızca duyguları açıklar (aşağıdaki bölüm 5.5 ile
karşılaştırın).
Bilişselci olmayanın Charles L. Stevenson tarafından ayrıntılı bir şekilde ifade edilen
önemli bir versiyonunda (karşılaştırma için: 1944, 20 ve devamı), “bu iyidir” şeklindeki
bir değer ifadesinin, iki işlevi olduğu varsayılmaktadır. İlk olarak, onay ve teşvikin bir
bileşimini ifade eder: “x’i onaylıyorum ve senin de onaylamanı istiyorum”. İkincisi,
konuşmacının tutumunu tanımlar. Bununla birlikte, bilişselci olmayan aynı zamanda
eleştirilebilir.
1. “H iyidir” gibi değer ifadeleri, nesne odaklıdır. Dolayısıyla “H iyidir” ifadesi, H
hakkında bir ifadedir. Ancak bilişselci olmayan bir kişi bu ifadenin H eylemi hak-
kında yalnızca görünüşte bir şey söylediğini, ancak aslında yalnızca duyguları açık-
ladığını iddia eder. Dolayısıyla bilişselci olmayan bir kişi, gündelik dil bakımından
düzeltici bir tavırdadır. Bunu yapmak için yeterli nedenleri neyin kendisine sundu-
ğunu söylemek kolay değildir.
2. Değer ifadeleri anlamlı bir şekilde gerekçelerle desteklenebilir ve sıklıkla da fiilen
gerekçelerle desteklenir. Peter, John’un iyi bir insan olduğunu söylediğinde, örneğin
“...çünkü John, insanlara yardım etmeye eğilimlidir” diye ekleyebilir. Duyguların ise
böyle bir dayanağa ihtiyacı yoktur.
3. Bilişselci olmayanlar, farklı kişiler tarafından dile getirilen değer ifadelerinin man-
tıksal olarak uyumsuz olabileceğini reddetmelidirler. Peter’ın H’yi onayladığı gerçe-
ğine ilişkin bir tanımlama ile Paul’un H’yi onaylamadığı gerçeğine ilişkin bir tanım-
lama arasında mantıksal bir uyumsuzluk yoktur. Ancak Peter “H iyidir” ve Paul “H
iyi değildir” dediğinde, bu değer ifadeleri uyumsuz görünmektedir.
4. Varsayalım ki Peter doğrunun söylenmesini onaylıyor ve mutsuzluğa neden olunma-
sını onaylamıyor. John, Paul’e doğruyu söyler ve böylece onu mutsuz ederse, Peter
iki farklı duygu yaşar: doğruyu söyleme eyleminin onaylanması ve mutsuzluğa ne-
den olmanın onaylanmaması. Başka bir deyişle, “karışık duygular” yaşar. Bu şekilde
hissetmek kesinlikle mümkündür. Öte yandan Peter, John’un eylemini ahlaki olarak
değerlendirirken, kendisini “karışık” bir muhakeme ile ikna edemez. Eylemin iyi ol-
duğu sonucunun lehindeki ve aleyhindeki nedenleri tartarak ve dengeleyerek bir ka-
rara varması gereklidir.
Ahlaki ifadeler, genellikle ilk bakışa dayalı olan, geçici bir karaktere sahiptirler. “İlk bakışa da-
yalı” ifadesiyle, diğerlerine ek olarak, aksi yönde bir sonuca varılmasına gerekçe oluşturabile-
cek ağır basan diğer nedenlerin ortaya çıkabileceği kastedilmektedir. Dolayısıyla doğruyu söy-
lemek, çok fazla mutsuzluğa neden olmadıkça, insani yetenekleri çok fazla baskı altına alma-
dıkça vb., iyi bir eylemdir.
Bu nedenle Peter, somut durumda, doğruyu söylemenin iyi yönünün, mutsuzluğa neden
olan kötü yönünden daha ağır basıp basmadığına karar vermelidir.
5. Bir değer ifadesinde bulunan bir kişi, bu ifadenin doğru olduğunu var sayar (karşı-
laştırma için: Alexy 1989, 127 ve devamı).