Page 69 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 69

50                                               2. Ahlaki Yargıların Rasyonelliği

                         ancak ve ancak Scania’daki beyaz taşların sayısını artırıyorsa ahlaki olarak iyidir” ifa-
                         desi, yalnızca (örneğin Scania’daki beyaz taşların ölümsüz ruhlara ait olduğu gibi) garip
                         bir kuramla birlikte sunulursa bir anlam kazanacaktır.



                         2.3.3 Ahlaki Kuramların ve Ölçütlerin İlk Bakışa Dayalı Karakteri

                            Ahlaki olarak iyiye ilişkin birçok ölçüt ve genel kuram hem anlamlı hem de makul-
                         dür. Bununla birlikte, bunların geçici, ilk bakışa dayalı bir karaktere sahip olduklarını
                         iddia edeceğim. Bu argüman, aşağıdaki adımlardan oluşmaktadır.

                            Birinci adım, iyi bilinen bazı olgusal gerçekleri tanımlamaktır. Birçok ahlaki iyilik
                         ölçütü ve kuramı birbiriyle rekabet hâlindedir.
                            Ölçütler düzeyinde, “ahlaki kodlarda toplumdan topluma ve dönemden döneme her-
                         kesçe bilinen farklılıklar ve ayrıca karmaşık bir topluluk içinde farklı gruplar ve sınıflar
                         arasında  ahlaki  inançlar  bakımından  farklılıklar”  bulunmaktadır  (Mackie  1977,  36).
                         Ayrıca bağımsız bir birey genellikle birbiriyle rekabet içerisinde olan ahlaki ölçütleri
                         onaylar.  Örneğin  bir  doktor,  hastasını  hastalığı  hakkında  bilgilendirmesi  gerektiği  ve
                         hastasına mümkün olduğu kadar etkili bir şekilde yardım etmesi gerektiği görüşlerini
                         aynı anda onaylar. Ancak doktorun doğruyu söyleme eğilimi bazı durumlarda hastasına
                         zarar  verebilir.  Bu  durumda,  doktorun  doğruyu  söylemekle  hastaya  etkili  bir  şekilde
                         yardım etmek arasında bir seçim yapması gereklidir. Yahut ahlaki bir yargıda bulunan
                         bir kişi belirli bir bireyin barışçıl eğilimini ve yardımseverliğini “dikkate alabilir” ve bu
                         bireyin ahlaki olarak iyi olduğu sonucuna varabilir. Daha sonra, somut bir olayda ahlaki
                         değerlendirme yaparken diğer ölçütleri (ör. çalışmaya isteklilik, doğruyu söyleme eği-
                         limi vb.) kullanmamaya karar verir.
                            Genel ahlaki iyilik kuramlarının düzeyinde de büyük farklılıklar vardır. Şüpheciler
                         objektivistlerle aynı fikirde değildirler. Hak kuramcıları, faydacılarla aynı fikirde değil-
                         dirler. Doğal hukuk kuramcıları, farklı anlayışlardaki tarihselcilerle aynı fikirde değil-
                         dirler. Kural faydacıları, eylem faydacılarıyla aynı fikirde değildirler. Her bir kuramın
                         hem lehinde hem de aleyhinde nedenler gösterilebilmektedir.
                            İkinci adım, tanımlanan olgusal gerçekleri açıklayan, şu hipotezdir: Bir bireyin ahlaki
                         görüşleri, kesin kurallardan oluşan uyumlu bir sistem teşkil etmez. Bu sorun, Aristo tara-
                         fından hâlihazırda fark edilmiştir. “Aristocu yaklaşım, Pratik Felsefenin eylem ilkeleriyle
                         ilgilendiği  ve  içinde  eylemde  bulunduğumuz  dünyanın  ‘olduklarından  farklı  olabilecek
                         şeyler’ dünyası olduğu öncülleriyle başlar (EN. 1140 a31 ve başka yerlerde). Olağanın ve
                         öngörülemeyenin bu düzensiz dünyasında, evrensel bilgi...elde edilemez... ‘Pratik konu-
                         larda kanıt aramak, matematikte kanıtlayıcı muhakemeden daha azını kabul etmek kadar
                         bayağı bir hatadır’” (EN. 1094 b26; Nowell-Smith 1973, 316’da alıntılanmıştır).
                            Bu nedenle, bazı ahlaki yargı durumlarına uyarlanmış kesin kurallar, diğer durumlar-
                         la çelişme eğilimindedir. “Faydacı ilkelerin ve benzerlerinin yakın tarihte felsefe etiğin-
                         deki önemine rağmen bunlar, sıradan ahlaki düşüncede fiilen temel olarak kabul edilen-
                         lerin bütününü oluşturmaktan çok uzaktır” (Mackie 1977, 37). Elbette, genel bir kuram
                         değiştirilebilir  ve  karşı  örneklere  uyarlanabilir.  Ancak  bu  durumda  da  yeni  bir  karşı
                         örnek ortaya çıkacaktır. Bir uçta uyumluluğun kazanılması, diğer uçta kaybına yol açar.
   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73   74