Page 242 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 242
HUKUKİ ARGÜMANTASYON TEORİSİ
6
hukuk biliminde de merkezi bir rol oynar. Bütün mesele de esasında
budur.
2.2. Doğruluk İddiası
Hukuki söylemde ileri sürülen doğruluk iddiası, genel pratik söy-
lemde ileri sürülen doğruluk iddiasından belirgin bir şekilde farklıdır.
İddia edilen, önerilen veya hüküm olarak tefhim edilen normatif bir ifa-
denin kendi başına ussal olduğu değil, bu ifadenin yürürlükteki hukuk
düzenine göre ussal bir şekilde gerekçelendirilebileceği ileri sürülmek-
tedir. Bunun tam olarak ne anlama geldiği, hukuki söylem teorisi çer-
çevesinde açıklığa kavuşturulacaktır.
Bir doğruluk iddiasında bulunulduğu tezini desteklemek için ol-
dukça farklı bir dizi argüman ileri sürülebilir. Öncelikle, tüm hukuki
söylem türlerinde gerekçelere yer verildiği söylenebilir. Bir şeyi gerek-
çelendiren kişi, gerekçesinin sağlam olduğunu ve dolayısıyla iddiasının
7
doğru olduğunu ileri sürer. Hukuki söylemde, genel pratik söylemde
6 Burada kullanılan ve pratik sorunların çözümüne ilişkin argümantasyonu da içe-
ren geniş bir hukuk bilimi kavramının, dogmatik çalışan çoğu hukukçunun zih-
nindeki kavrayışla örtüştüğünü, ancak bunun hiçbir şekilde sarih olmadığını bu
noktada belirtmek gerekir. Örneğin Kelsen’e göre hukuk, pozitif hukuk normla-
rının bilgisiyle ve tanımıyla sınırlı olmalıdır (bkz. H. Kelsen, Reine Rechtslehre,
2. Aufl. Wien 1960, S. 72 vd.). Hukuk biliminin görevi, geçerli hukukun “değer-
den ari bir şekilde tasvir edilmesi”dir (H. Kelsen, a.g.e., S. 84). Kelsen, bir hukuk
normunun, anlatımında kullanılan ifadelerin muğlaklığından dolayı her vaka için
net bir karar verilmesinin her zaman mümkün olmadığını da kabul eder. Bununla
birlikte, hukuk biliminin işi, ortaya çıkan şüpheli durumlardaki olası anlamları
çözümlemekle sınırlı olmalıdır (H. Kelsen, a.g.e., S. 353 vd.). Birkaç olası karar
arasındaki tercih mahkemelerin “özgün yorumu”na bırakılmalıdır (H. Kelsen,
a.g.e., S. 242 vd., S. 350 vd.), çünkü bu bir değer yargısı içerir, bilimsel hakikate
ilişkin bir mesele değil. (H. Kelsen, a.g.e., S. 353). Kelsen’in bu görüşü, değer
ve yükümlülük yargılarının doğrulanabilir veya rasyonel olarak gerekçelendiri-
lebilir olmadığı ve bu nedenle bilimsel incelemenin konusu olamayacakları dü-
şüncesine dayanmaktadır. Bu araştırmanın savı, ikinci durumun doğru olmadığı
yönündedir. Bu tezin savunulabilir olmasının söz konusu olduğu durumlarda, yu-
karıda kullanılan geniş hukuk bilimi kavramını kullanmak uygun olur.
7 Bkz. yukarıda S. 155 vd., S. 218 vd.
240