Page 243 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 243

HUKUKİ ARGÜMANTASYON TEORİSİ

                        olduğu gibi, bir şeyi iddia etmek ve ardından bir gerekçe sunmadan ne-
                        den göstermeyi reddetmek kabul edilebilir değildir. Bu yüzden, genel
                        normatif ifadelerde olduğu gibi hukuki ifadelerde de farklı bir şekilde
                                                                 8
                        de olsa, bir doğruluk iddiasında bulunulur.
                            Bu doğruluk iddiası, bir şeyi gerekçelendiren kişinin öznel olarak
                        yalnızca kendi çıkarlarını gözetiyor olması olgusuyla geçersiz kılına-
                        maz. Burada söz verme durumuna benzeyen bir durum söz konusudur.
                        Bir söz verirken içten içe sözümü tutmama niyetinde olmam, bu sözden
                        doğan objektif yükümlülüğümü etkilemez.

                            Gerekçelendirme talebi ve bununla bağlantılı olan doğruluk iddiası,
                        en azından yargı kararları söz konusu olduğunda, pozitif hukuk çerçe-
                        vesinde de ayrıca gerekçelendirilebilir. Bugün Federal Almanya Cum-
                        huriyeti’nde ve muhtemelen çoğu devlette yürürlükte olan hukuka göre
                                                                               9
                        hâkimler kararları için gerekçe göstermekle yükümlüdür.  Dolayısıyla,
                        pozitif hukuka göre yargı kararları doğruluk iddiasına tabidirler. Bunun
                        bir başka dayanağı, yargısal kararı “kanuna ve hukuka” bağlı kılan Al-
                        man Anayasası Md. 20 / 3’te yer alır.

                            Bir diğer soru ise, bu iddianın zorunlu olarak yargı kararlarıyla ileri
                        sürülüp sürülmediğidir. Bu, yargı kararı kavramının doğruluk iddiası


                        8    Bu konuda bkz. yukarıda S. 152 vd. ve K. Larenz, Methodenlehre der Rechts-
                            wissenschaft, S. 276. Larenz, Hare’e ve Frankena’ya atıfla şöyle der: “Şayet ah-
                            laki değer yargıları kendi anlamlarına göre içgörü sahibi herkes tarafından onay-
                            lanabilme, bu anlamda ‘geçerli’ olma iddiasını taşıyorlarsa, bu, hukuki değer yar-
                            gıları için her durumda geçerli olacaktır.”
                        9   Bkz. örneğin BVerfGG Md. 30 / 1; Alman Medeni Usul Kanunu (ZPO) Md. 313
                            / 1 B. 6; Alman Ceza Usul Kanunu-ACUK (StPO) Md. 267, ACUK Md. 275/ 1;
                            Alman İdari Yargılama Usulü Kanunu-AİYUK (VwGO) Md. 117 / 2 B. 5; Al-
                            man İş Mahkemesi Kanunu-AİMK (ArbGG) Md. 60 / 2, AİMKM Md. 75 / 2,
                            AİMK Md. 96 / 2. Ayrıca bkz. J. Brüggemann, Die richterliche Begründungs-
                            pflicht, Berlin 1971, S. 91 vd. Yargının gerekçe gösterme yükümlülüğünün sı-
                            nırlandırılması hakkında bkz. 01.07.1977’den beri yürürlükte olan AMUK Md.
                            313a. Sıkı koşulları, özellikle de tarafların gerekçe gösterme yükümlülüğünden
                            feragat etmesi gerekliliği, AMUK Md. 313a’nın da temel bir gerekçe gösterme
                            yükümlülüğünü kabul ettiğini ortaya koyar. Bunun bir eleştirisi hakkında bkz. H.
                            Putzo, Die Vereinfachungsnovelle, NJW 1977, S. 5 vd.

                                                                                        241
   238   239   240   241   242   243   244   245   246   247   248