Page 248 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 248

HUKUKİ ARGÜMANTASYON TEORİSİ

                        argümanlar, çoğu zaman, doğruluk iddiası taşıdıklarından hiç  şüphe
                        edilmeyen yargı kararlarının gerekçelerinde de kendilerine yer bulur.

                            Dolayısıyla, farklı yargılama türleri ne kolayca söylem olarak ne de
                        doğrudan stratejik eylem olarak nitelendirilebilir görünmektedirler. Bu
                        durum, söz konusu ayrımın çok basit kaldığını göstermektedir. Ayrış-
                        tırmak, bu ya da şu şeklinde açıkça sınıflandırılamayan çok sayıdaki
                        görünüm için doğru değildir.

                            Yargılamanın bu arada kalmış olan özel konumu, onun kolayca
                        söylem olarak adlandırılmasını engeller. Diğer taraftan da söylem kav-
                        ramıyla ilişkilendirilmeden teorik  olarak kavranamayacağı anlamına
                        gelir. İkincisi, her şeyden önce, tarafların argümantasyonlarını ussal bir
                        şekilde ileri sürdüklerini vurgular. Mesela hukuk yargısında, taraflar
                        kural olarak birbirlerini ikna etmek istemezler – bunun imkânsız olduğu
                        zaten sabittir –; ama yine de ussal olan her insanın onlarla aynı fikirde
                        olması gerektiğini iddia ederek konuşurlar. Taraflar, argümanlarının en
                        azından ideal koşullar altında kabul göreceğini varsayarlar. Söylem te-
                        orisi, tarafların argümantasyonlarını teorik olarak açıklamak için sadece
                        uygun değil, hatta gereklidir.

                            Böylece, hukuki argümantasyon teorisi olarak rasyonel söylem te-
                        orisinin, tüm hukuki ihtilafların iradi ve kısıtlanmamış bir iletişim an-
                        lamında söylemler olarak görülmesi gerektiğini değil; daha ziyade hu-
                        kuki ihtilaflarda doğruluk iddiasıyla ve dolayısıyla ideal koşullara atıf
                                                              22
                        yaparak tartışıldığını varsaydığı açıktır.


                        22    Bu noktada ayırt edilmesi gereken bir soru da farklı yargılama türlerinin mevcut
                            yapılarının ussal olarak tanımlanıp tanımlanamayacağıdır. Bu durum, sadece tar-
                            tışma özgürlüğünün kısıtlandığına işaret edilerek yadsınamaz. Belirleyici olan,
                            daha ziyade, mevcut karar alma ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda yargı-
                            lama kurallarıyla düzenlenen kısıtlamaların, ideal koşullar altında da ortaya çı-
                            kabilecek sonuçları üretmek için yeterli bir fırsat sunup sunmadığıdır (bkz. yu-
                            karıda S. 221). Halihazırdaki yapı, tarafların birbirleriyle tartışmalarını, hâkimin
                            ise özellikle belirli bir kararın lehinde ve aleyhinde olan gerekçeleri aşina oldu-
                            ğunu destekler (krş. M. Kriele, Theorie der Rechtsgewinnung, S. 147). H. Rott-
                            leuthner, günümüz ceza yargılamasının ussallığını engelleyen nedenlere, örneğin


                        246
   243   244   245   246   247   248   249   250   251   252   253