Page 217 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 217
202 10. Doğal Hukuk Felsefesi: Toplumsal Adalete ve Toplumdaki Siyasi Ahlaka Tabi Olan Hukuk
Emsal kararlar ve diğer mahkeme kararları başlangıçta yalnızca eldeki davanın olgu
dizilimi ile ilgilidir ve bir davanın ratio decidendi (hükmün gerekçesi) etkisi, daha son-
raki bir davanın olguları karşısında, sonraki mahkeme tarafından ayrı ayrı ele alınmalı-
dır (= Fuller’ın 1. noktasının aksine). Ancak, önceki mahkemenin, bir davanın ratio
decidendi’si, daha sonraki mahkemelerce kabul edilecek otorite niteliğinde bir formü-
lasyon belirlemeye çalıştığı oldukça nadirdir. Aksine, bir ratio decidendi’nin en çok
önceki davanın sonucuna ve önceki mahkemenin kararı desteklemek için sunduğu hu-
kuki gerekçelere dayalı olarak yeniden yapılandırılması gerekirken, bu gerekçenin ana
hatları, elbette ilgili hukuk sistemlerinde benimsenen belirli emsal kararlara - ideolojiye
21
bağlıdır (= Fuller’ın 2. noktasının aksine). Emsal kararlara dayalı hukuk, dava bazında
akıl yürütmenin kendine özgü özelliklerinden dolayı, sıklıkla ve hatta çoğu durumda
geriye dönük olarak etkilidir (= Fuller’ın 3. noktasının aksine). Bir davanın ratio deci-
dendi’sine ve obiter dicta’sına (tali gerekçesine) ilişkin unsurlarının, davada sıklıkla
birbirleriyle iç içe geçmiş olmaları nedeniyle, emsal kararlara dayalı hukukun analizinde
dilsel açıklık ve çok anlamlı olmama gerekliliğine, bilahare yalnızca sonraki mahkeme
tarafından birbirinden ayırt edilmesi için, dikkat edilmemesi gerekebilir (= Fuller’ın 4.
noktasının aksine).
Bir dizi emsal kararın sistemik biçimselliği, genel olarak parlamento kanunlarının il-
22
gili sistemik özelliklerinden daha zayıftır ve bu itibarla, bir hukuk sisteminde karşılıklı
olarak birbiriyle çelişen birkaç emsal kararın aynı anda bulunması mümkündür ve hatta
23
çoğu zaman olağan bir durumdur. Böyle bir durumda, hâkimlerin hukuki kıyasa ve
hukukun anlamlandırılması ve yorumlanmasında (olguya dayalı) ayırt etme tekniğine
başvurmaları gerekir (= Fuller’ın 5. noktasının aksine). Son olarak, kanunun görece
sabitliğinin ve öngörülebilirliğinin kurumsal değerlerine, emsal kararlar tanımları gereği
yalnızca eldeki belli bir dava için verilen kararlar olduğundan, emsal kararlara dayalı
hukukta, ileride yeni davanın olgularına da genişletilebilecek olan mevzuata göre ula-
şılması çok daha güçtür. Bu nedenle, emsal kararlara dayalı bir hukuk sisteminde, ku-
rumsal ve toplumsal değerlerin istikrarı ya da zaman içinde gelişmiş olan mahkeme
uygulamalarının sürekliliği konusunda hiçbir garanti verilemez. Dahası, bir davanın
ratio decidendi’sini geçersiz kılmak için, daha sonraki bazı mahkeme kararlarında veri-
len gerekçelerde açıkça belirtilmiş olması dışında (çok sık olmasa da bazen olabilir),
basit ve net bir teknik bulunmamaktadır. Bir emsal kararı geçersiz kılma yöntemleri,
zamanın gerisinde kalmış veya başka türlü tatmin edici olmayan herhangi bir kanun
maddesinin bir kez ve herkes için geçersiz kılınabilecek olduğu bir ilga kanununun
parlamento tarafından kullanılmasına göre çok daha belirsizdir (= Fuller’ın 7. maddesi-
nin aksine).
21 Emsal kararlar-ideoloji kavramı ve İngiltere, ABD, Almanya, Fransa, İtalya ve Finlandiya’daki
görünümleri ile ilgili olarak, karşılaştırma için: Siltala, A Theory of Precedent, s. 65-148. - “Emsal
karar-ideoloji” terimi bana Neil MacCormick tarafından önerilmiştir.
22 Bununla birlikte, bazı hukuk sistemlerindeki hâkimlerin aslında Ronald Dworkin’e ait bütünlük
olarak hukuk düşüncesinin tutarlılık arayışındaki öncüllerine bağlı olmaları durumunda, bu, emsal
kararların güçlü bir sistemsel anlayışının doğrulanması anlamına da gelecektir.
23 Karşılaştırma için: bu tür sistemik özelliklerin sürdürülmesinin zor göründüğü İtalyan emsal karar-
lar sistemi, Taruffo ve La Torre, “Precedent in Italy” (“İtalya’da Emsal Karar”), eserin birçok ye-
rinde.