Page 219 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 219
204 10. Doğal Hukuk Felsefesi: Toplumsal Adalete ve Toplumdaki Siyasi Ahlaka Tabi Olan Hukuk
ri yasa koyucu tarafından takip edildiğinde, gaye ahlakının birincil cazibesi bir güven
duygusu ve zanaatkâr gururu olması gerektiğinden, (Fuller’ın göklerde uçan retoriğine
göre) hukukilikte mükemmellik, hukuki harikalık ve hukukilikte ütopya ideallerine ulaşı-
27
labilirdi.
Konuya hukukun nasıl anlamlandırılacağı ve yorumlanacağı açısından bakıldığında,
yalnızca, resmî eylem ile açıkça kanunların mahkemeler ve diğer yetkililer tarafından
uygulanmasını ele alan beyan edilen kural arasındaki uyumun gerekliliğidir (= Fuller’ın
8. noktası). Fuller, hukuk kurallarının oluşturulmasında ve usulüne uygun olarak uygu-
lanmasında yasa koyucunun ve mahkemelerin karşılıklı iş birliğinin ve karşılıklı bağım-
lılığının öneminin altını çizmektedir, ancak böyle bir etkileşimin ve hukuki yorumlama
kuramının diğer unsurlarına yönelik daha derin bir analize ancak Fuller’ın büyük eseri
The Morality of Law’da değinilmiştir. Fuller, önemli olanın, 1584 tarihli Haydon dava-
sının terminolojisi ile, “çözümün doğru nedenini” belirlemek ve hukuki çözümü buna
28
göre sağlamak olduğunu yazmaktadır. Dahası hâkimin, hukukun doğası gereği amaç
yüklü ve toplumla uyumlu karakterini dikkate alması gerekir ve bu nedenle de (Hart’ın
The Concept of Law adlı eserindeki hukuk kavramının tam tersine) hukuki yorumlama
yalnızca semantik ya da dilsel bir işlem olarak görülmemelidir. Üstelik Fuller, hâkime
veya hukuk bilginine hukuki yorumlamanın doğru yolu ve gidişatı konusunda herhangi
29
bir özel rehberlik sağlamamaktadır.
10.4 “Doğal Hukuk Doktrininde Sağduyunun Özü” - H. L. A. Hart’ın
Doğal Hukukun Asgari İçeriği Düşüncesi
10.4 “Doğal Hukuk Doktrininde Sağduyunun Özü” - H. L. A. Hart’ın Doğal Hukukun …
H. L. A. Hart, konuyla ilgili birkaç yazısında Fuller’ın hukuka içkin ahlak kavramını
şiddetle eleştirmiştir. Hart’a göre, yasa koyucuya ve mahkemelere verilen bu tür (üst
düzey) talimatlar hiçbir şekilde ahlak ile ilgili değildir. Daha ziyade, amaç odaklı, mak-
satlı bir niteliğe sahip olan, yani bazı hedeflere etkili bir şekilde ulaşılması doğrultusun-
da ve gerçekten ahlaki düşüncelerden kopuk olan herhangi bir insan taahhüdünün genel
ön koşullarıyla ilgilidirler. Tıpkı bir mutfak bıçağının, ağzının ekmek, et ve sebzeleri iyi
kesecek kadar keskin olması durumunda (bir mutfak bıçağının işlevi bu olduğundan) iyi
olması gibi ve tıpkı doğru saati gösteren bir saatin (saatin tam olarak işlevi bu olduğun-
dan) iyi bir saat olması gibi, mevzuat ve tekil mahkeme kararları da ahlaki renk tonun-
dan arınmış teknik bir bakış açısıyla değerlendirilebilir ve hatta belki de değerlendiril-
melidir. Yürürlükteki hukuka, bu durumda, bir araç-amaç etkililiği, yargılamanın sonuç-
şekilde elverişli olan bir talebimiz bulunuyor. (...) Bu durumda, ilan dışındaki hukukilik talepleri ile
ilgili olarak, anayasalardan ve mahkemelerden en çok bekleyebileceğimiz şey, bizi uçurumdan kur-
tarmalarıdır; gerçekten önemli başarılara doğru çok sayıda zorunlu adım atmaları beklenemez.”
27 Fuller, The Morality of Law, s. 41, 43.
28 Fuller, The Morality of Law, s. 82-83.
29 Belki de beklenmedik bir şekilde, Fuller’ın açık uçlu hukuki yorumlama fikri, Hans Kelsen’in Pure
Theory of Law adlı çalışmasının ideolojik açıklığını akla getiriyor olsa bile, diğer yandan, Fuller’ın
hukukun doğası gereği amaç yüklü karakteri hakkındaki fikri elbette, onun hukuk kuramını, Kel-
sen’in tamamen biçimsel hukuk anlatısından kilometrelerce uzaklaştırıyor.