Page 77 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 77

62    3. Tutarlılık Hukuk Kuramı: Hukukun Kurumsal ve Toplumsal Kaynaklarından Elde Edilen …

                         uygun şekilde tanınması gereken üç tipik hukuki karar verme durumu olduğu görülmek-
                         tedir: (a) Kaarle Makkonen’in terminolojisinde normatif bir boşluk veya düzenlenme-
                         miş bir durum anlamında, hukuk kurallarının normatif, yol gösterici gücünün tükendiği
                         veya dava için yetersiz kaldığı, hâkimi rehbersiz bıraktığı bir durum; (b) iki veya daha
                         fazla hukuk kuralı arasında, söz konusu kuralların arkasında etkili olduğu şekliyle, yal-
                         nızca maddi hukuk ilkelerinin etkisi göz önünde bulundurularak çözülebilecek bir norm-
                                          41
                         lar çatışması durumu ; ve (c) biçimsel olarak geçerli hukuk kurallarının uygulanması-
                         nın aksiyolojik olarak hoş görülemez veya asla kabul edilemeyecek bir sonuç doğuraca-
                         ğı bir durum.
                            Üçüncü olarak Dworkin, hukukun ve hukuki takdir yetkisinin doğası gereği değer-
                         lendirmeci, inşai ve özdüşünümcü niteliğinin altını çizmektedir :
                                                                            42
                            Hukukun hükümranlığı, iktidar bölgesi ya da süreç olarak değil, tutum ile tanımlanır. (...) Politi-
                            kaya karşı sergilenen tutum, en geniş anlamıyla yorumlayıcı, özdüşünümcü bir tutumdur. Her
                            vatandaşı, toplumunun ilke konusundaki kamusal taahhütlerinin ne olduğunu ve bu taahhütlerin
                            yeni koşullarda ne gerektirdiğini düşünmekle sorumlu kılan karşı çıkıcı bir tutumdur. (...) Hu-
                            kukun tutumu inşaidir: Yorumlayıcı bir ruhla, geçmiş ile ilgili doğru inancı koruyarak, daha iyi
                            bir geleceğe en iyi yolu göstermek için uygulama üzerinde ilke belirlemeyi amaçlar. Son olarak,
                            kardeşçe bir tutum, tasarı, çıkar ve düşünce olarak bölünmüş olsak da toplum içinde nasıl birleş-
                            tiğimizin bir ifadesidir.
                         Dworkin, 1975 yılında, “Hard Cases” (“Çetin Davalar”) adlı makalede ilk kez tanıttığı
                         hayali  süper  hâkim  Herkül,  ile  hukuki  bütünlük  kavramını  tasvir  etmektedir.  Dwor-
                         kin’in en unutulmaz “ağdalı pasajlarından”,  birinde, mahkemeler başkentler olarak ve
                                                             43
                         hâkimler ise “hukuk hükümranlığı”nın prensleri olarak tanımlanmakta ve Hâkim Herkül
                         “insanüstü beceri, öğrenme, sabır ve feraset sahibi bir hukukçu” olarak tasvir edilmek-
                             44
                         tedir. Hâkim Herkül (ve sadece kendisi), “geçmiş politik kararların en iyi inşai yoru-
                               45
                         mu”na,  yani hukuk kurallarının ve hukuki ilkelerin, politikaların ve toplumdaki geçerli
                         kurumsal ve toplumsal hukuki kaynak materyalden çıkarılabilecek diğer hukuki stan-
                         dartların en tutarlı yorumuna ulaşabilir. Her ne kadar hiçbir beşer hâkim Herkül’ü böy-
                         lesine karmaşık bir hukuki yapı ve analizin titiz sürecinde takip edemese de kendisinden


                         41   Karşılaştırma  için:  Dworkin,  Taking Rights Seriously,  s.  77-78.  “Bir  mahkemenin  ihmale  dayalı
                            yanlış  beyanlar  nedeniyle  bir  hukuki  sorumluluğun  söz  konusu  olamayacağına  dair  yerleşik  bir
                            Anglo-Sakson hukuk sistemi kuralını geçersiz kılmaya karar verdiğini ve bu kararın gerekçelendi-
                            rilmesinde, bir kişinin başka bir kişinin hatasından dolayı acı çekmesinin adaletsiz olduğu ilkesi de
                            dâhil olmak üzere bir dizi ilkeye başvurduğunu varsayalım. Mahkeme, az önce sözü edilen adalet
                            ilkesi de dâhil olmak üzere, yerleşik kuralın geçersiz kılınmasını gerektiren ilkeler kümesinin, kura-
                            lın daha önce olduğu gibi sürdürülmesini gerektiren stare decisis (emsal mahkeme kararlarına göre
                            hüküm verme) ilkesi de dâhil olmak üzere ilkeler kümesi karşısında, mevcut koşullar altında, grup
                            olarak  daha  büyük  bir  ağırlık  taşıdığına  karar  verdiği  şeklinde  anlaşılmalıdır.  Mahkeme,  kuralın
                            sürdürülüp sürdürülmeyeceğine karar verirken iki ilke kümesini tartmaktadır; bu nedenle mahke-
                            menin kuralın kendisini bu ilkelerin bir veya diğer kümesine karşı tarttığını söylemek yanıltıcıdır.”
                         42   Dworkin, Law’s Empire, s. 413. (İtalik vurgu sonradan eklenmiştir.)
                         43   Ağdalı pasaj deyimi, Mayıs 2008’de Finlandiya’ya yaprığı ziyarette, araştırmacı seminerime katı-
                            lan Dworkin’in kendisinin de bahsettiği üzere, bu ifadeyle, metnindeki son derece mecazi kavram-
                            lara göndermede bulunan, Dworkin’in (şu anda hayatta olmayan) eşi tarafından önerilmiştir.
                         44   Dworkin, Hard Cases (“Çetin Davalar”), s. 105; karşılaştırma için: Dworkin, Law’s Empire, s. 239
                            ve devamı.
                         45   Dworkin, Law’s Empire, s. 262.
   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82