Page 156 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 156

4.1 Tutarlılık                                                      137

                         olarak verilebilir. Temel hakların hukuki geçerliliğinin tam olarak gelişmiş bir hukuk
                         devleti (Rechtsstaat) için kavramsal olarak gerekli koşul teşkil ettiği ve aynı zamanda,
                         bir hukuk devleti mevcut olmadığında, kavramsal nedenlerle temel hakların geçerlili-
                         ğinden bahsedilemeyeceği  sonucunu destekleyen birçok neden bulunmaktadır.  Bu  tür
                         kavramsal ilişkiler içeren bir sistem, bu ilişkileri içermeyen bir sisteme kıyasla ögeleri
                         arasında daha iyi bir şekilde bağlantı kurar. Aşağıdaki tutarlılık ölçütü ve ilkesi bu fikri
                         ifade etmektedir:
                         6.2.  Diğer  koşullar  aynı  kalmak  üzere,  bir  kurama  ait  ifadeler  arasındaki  karşılıklı
                             analitik ilişkilerin sayısı ne kadar fazlaysa, kuram o kadar tutarlı olur.
                         6.2*. Bir ifadeyi gerekçelendirmek için bir kuramı kullanırken, kuramın, kendisine ait
                             ifadeler arasında mümkün olduğunca çok sayıda karşılıklı analitik ilişkiyi kapsadı-
                             ğından emin olunmalıdır.
                            Nispeten  genel  bir  ifade, bir dizi  nispeten  özel  ifadeyi desteklediğinde ve  bir  dizi
                         nispeten özel ifade bir genel ifadeyi desteklediğinde normatif bir karşılıklı destek vardır.
                         Örneğin  genel  bir  hukuki  norm,  bir  dizi  hukuk  kuralını  desteklediğinde  (yukarıdaki
                         ölçüt 4.1’e bakınız), genellikle “tümdengelimsel” olarak adlandırılan ilk tür ortaya çı-
                         kar. Bazı öncüllerin eklenmesiyle, genellikle “tümevarımsal” olarak adlandırılan ikinci
                         bir bağlantı türü, tümdengelimsel olarak eksiksiz hâle getirilebilir. Bu durumda, nispe-
                         ten genel olan sonuç, eklenen öncüllerle birlikte, nispeten daha az genel olan ifadeler-
                         den mantıksal olarak çıkarılır.
                            Her iki destek türünün bir araya gelmesi, Rawls tarafından “yansımalı denge” (Rawls 1971, 48)
                            olarak  adlandırılan  kavrama  yol  açması  bakımından  ilginçtir.  Bu  kavramdan  yukarıda  bölüm
                            3.2.1’de zaten bahsetmiştim. Aşağıdaki örnek, bu kavramı biraz daha ayrıntılı olarak açıklamak-
                            tadır. Uzun bir süre boyunca, Alman Federal Anayasa Mahkemesi (Bundesverfassungsgericht),
                            insan onurunun anayasal güvencesini şu şekilde yorumlamıştır: “Bir kişiyi sadece [devlet ma-
                            kamlarının faaliyetlerinin] bir nesne[si] hâline getirmek, insan onuruna aykırıdır” [Almanya Fe-
                            deral Anayasa Mahkemesi Kararları (BVerfGE) 27, 1 (6)]. Bu formül, belirsizliğine  rağmen,
                            birçok davanın çözüme kavuşturulmasını desteklemiş ve davaların da formülü desteklediği de-
                            ğerlendirilmiştir.  Bununla  birlikte,  bir  telefon  görüşmesinin  dinlenmesiyle  ilgili  bir  davada,
                            Mahkeme, yetkililerin bir kişiyi yalnızca bir nesne hâline getirmekle kalmayıp aynı zamanda
                            aşağılayan  eylemi  ile,  öncelikle  insan  onuruna  aykırı  hareket  edildiğine  karar  vermiştir.  [Al-
                            manya Federal Anayasa Mahkemesi Kararları (BVerfGE) 30, 1 (26)]. Yeni formül, konuşması
                            dinlenen bir kişinin artık mahkemeye değil, yalnızca özel bir meclis organına başvurabileceğini
                            öngören kanun değişikliğini gerekçelendirmeye yardımcı olmuştur. Ancak bu değişiklik yanlış
                            bulunup, bu değerlendirme, yeni formüle karşı bir gerekçe olarak görülebilir. Ayrıca yetkililerin
                            bir eyleminin, aşağılama niteliğinde olmamakla birlikte insan onuruna aykırı olduğu bir dizi du-
                            rum tasavvur edilebilir. Dolayısıyla eski formül, yenisinden daha iyi gibi görünmektedir. Sonuç
                            olarak Mahkeme, daha sonraki kararlarında, bir önceki formüle geri dönmüştür [Almanya Fede-
                            ral Anayasa Mahkemesi Kararları (BVerfGE) 45, 187 (228)].
                         Karşılıklı normatif ilişkilerin, yukarıda açıklanan türden bir yansıtıcı dengenin oluştu-
                         rulması, genel ve özel ifadeler arasındaki öncelik sırasını ucu açık bıraktığından, mü-
                         kemmel bir gerekçelendirme prosedürü değildir. Bazen daha özel bir ifadeden vazgeç-
                         mek,  bazen  ise  bu  ifadeye  bağlı  kalmak  ve  daha  genel  bir  ifadeyi  değiştirmek  daha
                         kolaydır. Yine de bu prosedürün rasyonel olduğunu ve tutarlı bir sistemin oluşturulma-
                         sına  katkıda  bulunduğunu  inkâr  etmek  oldukça  güçtür;  karşılaştırma  için:  yukarıdaki
                         bölüm 3.2.1. Aşağıdaki tutarlılık ölçütü ve ilkesi, bu içgörüye karşılık gelmektedir:
   151   152   153   154   155   156   157   158   159   160   161