Page 77 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 77

58                                               2. Ahlaki Yargıların Rasyonelliği

                            Bu, eğer F’nin izin verilebilirliğe ilişkin bir tartma eyleminde dilin dikkate almayı
                         garip kılmadığı bir olgu ise ilgili kültürdeki tüm normal insanların, F’nin dikkate alın-
                         ması gerektiğini en azından örtülü olarak kanıksadığı hipotezinin makul olduğu anlamı-
                         na gelir.


                         2.3.6  Talebe Yol Açan Olgusal Gerçekler


                         Ancak “ahlaki hak” kavramı sadece özgürlük (izin verilebilirlik) anlamında değil, aynı
                         zamanda bir talebi kapsar şekilde de kullanılmaktadır.

                            Bir kişinin, başka bir kişinin belirli bir eylemine maruz kalmama (tahammül etme-
                         me, non pati) hakkı veya talebi vardır. Bu talep, diğer kişinin belirli bir eylemden ka-
                         çınma (non facere, yapmama) yükümlülüğüne karşılık gelir. Örneğin A kişisinin evinde
                         sarkıntılığa  uğramama  hakkı,  başkalarının  ise  A’ya  sarkıntılık  etmeme  yükümlülüğü
                         vardır.
                            Karşılaştırma için: Petrazycki 1959-1960, cilt 1, 103 ve devamı. Karşılaştırma için:
                         Bentham’ın benzer kavramı üzerine Lindahl 1977, 15 ve devamı.
                            A’nın bu talebi, herhangi bir eylemi gerçekleştirme özgürlüğü ile aynı şey değildir. Bu
                         nasıl bir eylem olabilir? Bu, herhangi bir şey yapma (örneğin mülke izinsiz giren kişiyi
                         dava  etme)  yetkisi  (gücü)  ile  aynı  şey  de  değildir.  A’nın  sarkıntılığa  uğramama  talebi,
                         A’nın herhangi bir şey yapmasına gerek kalmadan, kimse ona sarkıntılık etmediği için
                         karşılanmış (yerine getirilmiş) olur. Bu yükümlülüğün, bir başkasına ait olan bir yükümlü-
                         lüğün “ayna görüntüsü”nden ibaret olması nedeniyle, Kelsen (1960, s. 133-134), böyle bir
                         talebi “Yansıtma Hak” (Reflexrecht) olarak adlandırmaktadır. Hohfeld’in ilgili kavramı ile
                         ilgili olarak karşılaştırma için: ayrıca Lindahl 1977, 26. Ayrıca S. Kanger’e göre A’nın
                         başka bir kişiye (B) yönelik talebi (F), B’nin F’nin yapıldığından emin olma yükümlülüğü
                         ile aynı anlama gelmektedir; karşılaştırma için: Lindahl 1977, 44.
                            Benzer şekilde, bir kişinin bir şeyi alma (veya kabul etme) talebi (accipere) tartışıla-
                         bilir. Buradan hareketle, bu talep, bir başkasının pozitif bir eylemi gerçekleştirme (face-
                         re)  yükümlülüğüne  karşılık  gelir.  Dolayısıyla  şu  ifadede  bulunulabilir:  “Bir  bebeğin
                         annesi tarafından beslenme talebi vardır” (karşılaştırma için: Petrazycki 1959-1960, cilt
                         1, 103 ve devamı). Kaçınma ve pozitif eylemde bulunma talepleri arasında ilginç bir
                         fark vardır. Kaçınma talepleri, evrensel ve koşulsuz olabilir (örneğin A’nın, kimsenin
                         onu öldürmemesi doğrultusundaki talebi gibi). Pozitif eylemde bulunma talebi ise nere-
                         deyse  daima  bazı  kişilerle  sınırlıdır  (karşılaştırma  için:  Levin,  91).  Örneğin  çalışma
                         hakkı vb. “sosyal ve ekonomik haklar”, yalnızca A’ya iş verme yükümlülüğüne sahip
                         olan belirli bir B kişisi varsa veya en azından var olması zorunluysa vb. durumlarda
                         anlamlıdır.
                            Şimdi, taleplerin gerekçelendirilmesi sorusuna geçmek istiyorum. Bu sorunun yanıtı,
                         bu talebi destekleyen insani istekler, ihtiyaçlar, çıkarlar vb. olgusal gerçeklerle ilişkili-
                         dir; karşılaştırma için: Peczenik 1969b (1970, 154-5). Feinberg (1980), “haklara sahip
                         olabilecek  varlıkların  tam  olarak  çıkarları  olan  (veya  olabilen)  varlıklar”  olduğunu
                         (167),  buna  hayvanların  da  dâhil  olduğunu,  ancak  sebzelerin  (169)  dâhil  olmadığını
                         düşünmektedir.
   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82