Page 38 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 38
HUKUKİ ARGÜMANTASYON TEORİSİ
yeterli derecede açık olmamalarıyla ilgili olabilir. Eğer bu tür eksiklik-
ler formüle edilmiş kuralları ve kalıpları tümüyle anlamsız kılmıyorsa,
bu kurallar ve kalıplar pratik usun kanunu gibi bir şeyi temsil edecektir.
Bu kuralların ve kalıpların performansı ne abartılmalı ne de küçüm-
senmelidir. Onlar, kendilerinden belirli normatif ifadelerin çıkarılabile-
ceği aksiyomlar değildir. Daha ziyade gerekçelendirilmiş olan sonucun
doğru olduğunun iddia edilebildiği bir argümantasyon için yeterli ol-
ması gereken, oldukça çeşitli mantıksal statüleri olan bir kurallar ve ka-
lıplar topluluğudurlar. Bu kurallar argümantasyonun sonucunu asla her
durumunda kesin olarak belirlemezler. Bazılarını (söylemsel olarak
imkânsız olanları) yine de olası normatif önermeler sınıfından dışlarlar.
Böylece bu önermelere karşıt olan (söylemsel olarak gerekli olan) öner-
meler talep edilir. Ancak çok sayıda normatif önerme için bu kuralları
tek başına ele alırsak hem söz konusu normatif önermeler hem de bu
önermelerin olumsuzlamaları söylem kurallarıyla uyumlu (söylemsel
olarak mümkün) olacaktır. Bu durum, rasyonel pratik söylem kuralları-
nın, söylemin taraflarına hangi öncüllerden yola çıkmaları gerektiğini
dikte etmemesiyle açıklanmaktadır. Söylemin başlangıç noktasını, baş-
langıçta verili olan, yani gerçekte mevcut olan normatif kanaatler, is-
tekler ve ihtiyaç yorumları yanı sıra konuşmacıların ampirik bilgileri
oluşturur. Söylem kuralları, her adımı tam olarak saptamasa da bu baş-
langıç noktasından gerekçelendirilmiş olan normatif ifadelere nasıl ula-
şılabileceğini gösterir. Başlangıç noktası olarak çok farklı normatif ka-
naat, istek ve ihtiyaç yorumu mümkün olduğundan ve ihtiyaç yorumla-
rının nasıl değiştiği, normatif kanaatlerin nasıl değişmesi gerektiği ve
isteklerin nasıl kısıtlanması gerektiği en azından belli olmadığından,
farklı sonuçlar mümkün olmaya devam edecektir.
Söylem kurallarının, karar için neyin temel alınacağının sabit olma-
dığı ve tüm adımların öngörülmediği bir karar alma prosedürünü tanım-
ladığı söylenebilir. Bu, bir yandan bir eksiklik diğer yandan da bir avan-
tajdır. Eksiklik çok açık. Avantaj ise kararın temelinin ve bir dizi tekil
karar adımının, her defasında kendi görüşlerinden yola çıkmak zorunda
36